Alacaklı vekillerine ait olduğu görülen ve borçlunun itirazının kaldırılması talebinden önce, şikayete konu takipte yasal faiz uygulanması gerektiği konusunda taraflar arasında mutabakata varıldığını ifade eden beyan dilekçesinin itirazın kabulü mahiyetinde nitelendirilebileceği-
Yabancı para alacağını içeren takibe yapılan itirazın kaldırılmasında icra inkar tazminatının Türk Lirası üzerinden belirlenmesi gerekeceği-
Dava dışı takip borçluları tarafından alacaklıya karşı takibin taliki veya iptali talepli dava açıldığı, açılan davanın yargılaması sırasında takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği ve sonrasında davanın kabulüne ve davacı borçlular yönünden takibin iptaline karar verilmiş olup, tarafların temyiz etmemesi üzerine kararın kesinleştiği anlaşıldığından, dava dışı borçluların yaptığı itiraz, İİK 78/2'de belirtilen itiraz kavramına girmeyeceğinden 1 yıllık sürenin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı- Alacaklı, İİK. 150/e uyarınca, bir yıllık yasal sürede masrafını da yatırmak suretiyle satış talebinde bulunmadığına göre takibin düşmüş olacağı ve ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzalar açık ve kesin olarak reddedilmediğinden, kira sözleşmesinin varlığı ve içeriğinin sözleşmenin özel şartlarına göre belirlenen kira alacağının takip hukuku bakımından kesinleştiği- Kira sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediği itirazı karşısında alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiğinin ileri sürülemeyeceği- Kira sözleşmesinde kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediğine dair bir hüküm bulunmadığına göre, kiracı borçluların "kiralananın kendilerine teslim edilmediği" iddiasını İİK 269/c- 1 uyarınca yazılı belgelerle kanıtlamak zorunda olduğu- Borçluların itirazlarını bu nitelikteki belgelerle ispat edip edemeyeceğini incelemek ve sonuca varmak icra mahkemesinin yetkisi ve görevi içerisinde olduğundan, alacaklının itirazın kaldırılmasını istemesinde yargılamayı gerektir bir durum bulunmadığı- İspat yükü ters çevrilerek alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "TBK 301 uyarınca, borçlular itirazında kiralananın teslim edilmediğini bildirdiğinden bu konu tartışmalı olduğuna göre kira sözleşmesinin delil olmayıp, yazılı delil başlangıcı olabileceği, icra mahkemesinin dar yetkili olup, çekişmeli hususlarda yargılama yaparak karar veremeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik bir gerekçe ile hüküm kurulmuş olduğundan, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı- "Mahkemece verilen ilk kararda da davalıya yapılan kat ihtarına ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, borçlunun adresini değiştirmemesi nedeniyle bildirdiği adresine usulüne uygun tebliğ yapılması gerektiği ancak davalıya usulüne uygun tebliğ yapılmaması nedeniyle davalının takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü yönünde değerlendirme yapıldığı, bu nedenle direnme kararının yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olmadığı" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kira farkı alacağının tahsili amacıyla kira tespit kararına dayanılarak yapılan genel haciz yolu ile icra takibinde, borçlunun itirazının kaldırabilmesi için mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerektiği-
Borçlunun borç doğuran ilişkiyi kabul ederek ödeme olgusuna dayanması halinde borç doğuran belgelerin ibrazına gerek kalmayacağının yerleşik Yargıtay uygulaması olduğu-Ancak bu noktoda sadece hukuki ilişkinin kabul edilmesinin itirazın kaldırılması için yeterli olmadığı-Bu durumda alacaklının borç doğuran belgeyi ibraz yükümlülüğünün devam edeceği-
Borçlunun ödeme iddiasını ispat için sunduğu dekontlarda atıf olmayıp takibe konu kira borcu için yapılmış ödemeler olduğu anlaşılamadığından sunulan dekontların İİK'nın 269/c maddesinde belirtilen belgelerden olmadığı dolayısıyla borçlu ödeme iddiasını ispatlayamadığından itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilmesi gerektiği- Alacaklının mal varlığına yargılama sırasında ............. Cumhuriyet Başsavcılığınca el konulmuş olup ..........Sulh Ceza Hakimliğinin kararıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı, fon kurulunun değişik kararları ile alacaklının malvarlığı kayyım temsilciliklerine atamalar yapıldığı, kayyım tarafından dosyaya ............Noterliğinin .............. tarih ........... yevmiye numaralı vekaletnamesinin sunulduğu bu hali ile alacaklının davada taraf ehliyetinin bulunduğu anlaşılmış olup borçlunun bu hususa ilişkin itirazının da yerinde olmadığı- İİK nun 269-d maddesi göndermesi ile İİK’nın 68.maddesi gereğince alacaklının itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın kaldırılmasını talep edebileceği, takip dosyası kapsamından borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşıldığından açılan davanın süresinde olduğu, İlk derece mahkemesince ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren altı ay içinde tahliye davası açılmadığı gerekçesi ile süresinden sonra açılan tahliye davasının reddine karar verilmesi isabetsiz olup temerrüt olgusu oluşmuş ve tahliye işleminin kabulü gerekirse de alacaklı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığından, alacaklının bu konuya hasren temyiz hakkı bulunmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince,  itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvuru için öngörülen altı aylık  sürenin, itirazın  alacaklı  tarafa  tebliği  tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını hükme bağlayan İİK'nun 68/1. ve 269. maddesinin emredici hükmü gözardı edilmek ve  borçlunun usulsüz tebliğ şikayeti üzerine kurulan hükümdeki ıttıla tarihi sürenin başlangıcına esas alınmak suretiyle davanın süre aşımından reddinin isabetsiz olduğu-
Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 37. maddesinde belirtilen işletme projesi veya kat malikleri kurulunun işletme giderleri ile ilgili kararları niteliğinde olmayan ve kayıtsız şartsız borç ikrarı da içermeyen belgeye dayanıalrak İcra Hakimliğince itirazın kaldırılmasına karar verilemez.