Ziynet eşyalarının, iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde; davalı kocanın ziynet eşyalarının iadesinden kurtulacağı-
Mahkemece, davacının dayandığı mehir (çeyiz) senedi uyarınca, telep edilen ziynet eşyalarının gramlarına ilişkin bir araştırma yapılmadan, taraf ve tanıklara bu hususta açıklama yaptırılmadan karar verilemeyeceği-
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılacağı, ona iadesi gerekeceği; ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı tarafça kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulacağı-
Ziynet eşyasına ilişkin davada, davacının " düğünde takılan altınların iadesini, yoksa altınların bedelini" istemiş olması ve ev eşyalarına ilişkin düzenlenen tutanakta davacının " hiç bir alacağının kalmadığını" beyan etmiş olmasının, dava konusu ziynet eşyalarını kapsamadığı-
Davacının, "ziynet eşyalarının iadesi" ne ilişkin isteğinin, bağışlamanın geri alınması (bağıştan rücu) niteliğinde olup, Borçlar Kanununa dayandığı (818 s. Borçlar Kanunu md. 244, Türk Borçlar Kanunu md. 295) , Aile Mahkemelerinin, Türk Medeni Kanununun üçüncü kısmı hariç ikinci kitabında (md. 118-395) yer alan “aile hukukundan" doğan dava ve işlerde görevli olduğu (4787 s. K. m. 4), Bağışlamanın geri alınmasına ilişkin davalarda genel mahkemeler görevli olduğu-
"Ortak hesaptaki paranın faiziyle tahsili" istemine ilişkin davada kabul olunmuşsa da, ortak hesaptaki paranın bankaya kim tarafından yatırıldığı, halihazırda müşterek hesapta bulunup bulunmadığı, müşterek hesapta değilse , müşterek hesaptan kim tarafından çekildiği hususunun araştırılarak sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekeceği-
Davacı ile davalı imam nikahı kıyarak gayri resmi şekilde bir araya gelmişler ve bir süre birlikte yaşamışlar ve bu birliktelik sebebiyle de davacı tarafından kendisine verilen ziynet eşyalarının iadesinin talep edilmesi halinde; taraflar arasında resmi evlilikten ve yasal olarak korunması gereken bir birliktelikten söz edilemeyeceğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlık "haksız fiil" olarak nitelendirilip buna göre çözümlenmesi gerekeceği, bu durumda, davanın dayanağı haksız fiil olduğundan; uyuşmazlığın genel mahkemede (Asliye Hukuk Mahkemesinde) bakılması gerekeceği-
Mahkemece dinlenilen davalı tanıkları davacının evden giderken üç tane bileziğinin olduğunu gördüklerini belirttikleri halde ziynet eşyalarına ilişkin talebin tamamının kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Davacının evlenirken yedinde bulunan ziynet eşyalarının evlilik birliği içinde satılarak davalı tarafından araba alındığının ve tekrar verilmediğinin toplanan deliller ve tanık anlatımlarından anlaşıldığı o halde mahkemece, dava konusu edilen ziynetlerle ilgili davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dinlenen tanığın; kasadaki 60 tane küçük altın ve 5 tane yarım altının kendisine ait olduğunu, kasadaki diğer ziynetlerin ise davacı gelini ile davalının oğluna düğün sırasında takılan ziynetler olduğunu beyan ettiği- Davalı tarafın iddiasını ispatı için başkaca delil ibraz etmediği, başkaca bir delil ile desteklenmemiş tanık beyanına itibar edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- Davalı taraf, delil dilekçesinde "sair ikamesi mümkün her türlü delil" demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan, davalı tarafa davacıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu-