Kadının haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında müşterek konuta ses kayıt cihazı yerleştirilmek suretiyle elde edilen ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen ses kayıtlarının dinlenmesi sonucu tanığın ses kayıtlarının aktarımını içeren beyanlarının da hükme esas alınamayacağı- Kadına yüklenen güven sarsıcı davranış vakıasını ispata yarar delillerin hukuka uygun yollarla elde edildiğinin kabulü mümkün olmadığından bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmesinin hatalı olduğu, kadına yüklenen diğer kusurlu davranışların ise gerçekleştiği anlaşılmakla, tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği- Boşanma sonucu manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerektiği- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebileceği gözetildiğinde, tarafların kusur durumları ile ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Ziynet eşyalarının ayarlarının, eşyaların ise miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi, taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken iadesine karar verilen ziynetler ile eşyalar yönünden bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Altınların elinden alındığını ve iade edilmediğini iddia eden kadının bunu ispatla yükümlü olduğu- Dinlenen tanıklar ile dosyaya sunulan CD ve fotoğraflar incelenerek hazırlanan bilirkişi raporun gereği ziynetlerin en son kayınvalideye teslim edildiği ispatlanmış olduğundan, davanın, davalı görümce yönünden reddi ile davalı kayınvalidenin sorumluluğu davalı eşten dolayı doğduğundan, davalı eş ve kayın valide yönünden davanın kabulü gerektiği-
Davacı, ziynet eşyalarının davalılar tarafından alıkonulduğunu, eşinin evi terk ettiğini, buna rağmen ortak konutta bir süre daha kaldığını ancak eşinin dönmemesi üzerine anne babasının kendisini almak için geldiklerini, bu sırada davalıların da ortak konuta geldiklerini, davalılardan altınlarını istediğini ancak davalıların altınların zekatını verdikten sonra iade edeceklerini beyan ettiklerini iddia etmiş ve dinlenen davacı tanıkları da bu hususları doğrulamış olduğundan, mahkemece, davacı kadın tarafından varlığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerektiği-
Dava konusu eşyalar tespit edilmiş ise dava mülkiyete dayandığından zamanaşımı söz konusu olamayacağı- Dava konusu ziynet eşyalarının varlığı tespit edilemiyor ise dava tazminata dayandığından on yıllık zamanaşımı uygulanması gerektiği-
Tasfiye alacaklısının ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamayacağı, ancak borçlu eşin isterse, karara en yakın tarihteki sürüm değeri esas alındığından, tahkikat bitene kadar borcunu ayın olarak ödemeyi mahkemeye bildirmesi gerekeceği-
Davacı kadının, dava dilekçesinde mehir senedinde yazılı bulunan (muhtelif altın yüzük, bilezik) altın, euro ve ev eşyalarının payına düşen bedeli talep ettiği davada, davacının dava dilekçesinde ziynetlerin ayarı, cins ve miktarını açıkça belirtmediği gibi hüküm yerinde esas alınan raporda da talep edilen ziynetler konusunda net bir belirleme yapılamamışsa mahkemece HMK 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında davacıya dava konusu ettiği ziynetler hakkındaki talebini açıklattırması gerektiği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava tarihindeki ziynetlerin değerleri çelişkili olduğu gibi, hükümde 14 ayar ziynetlerin gram fiyatlarının da çelişkili olduğu anlaşılıyorsa alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye ve denetime elverişli olmadığı- Mahkemece ziynet eşyaları yönünden konusunda uzman bilirkişiden yukarıda yapılan açıklamalarda gözetilmek suretiyle, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması, sonrasında varlığı ispat edilen ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Çeyiz senedine dayalı olarak açılan ziynet ve eşya alacağı davasında dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamayacağı- Ziynet eşyalarının ayarlarının, eşyaların ise miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi, taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerektiği-
Ziynet alacağına ilişkin davada; evden ayrılmayı tasarlayan kadının ziynet eşyasını, önceden yanında götürmesi ve gizlemesinin her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkün olup; bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerektiği ve aksini ispat yükünün davacı kadında olduğu- Davacı tanığının beyanlarının davacının değil, bizzat davalının beyanlarına dayanması halinde davacı kadının iddiasını ispat ettiğinin kabulü gerektiği-