Davaya konu bu haciz sırasında takip borçlusu haciz mahallinde bulunmadığı gibi, haciz mahallinde borçluya ait evraka da rastlanmadığı, buna göre dava konusu olayda ispat yükünün gerekçede benimsenenin aksine davalı alacaklıda olduğu, zira, borçlunun daha önce haciz adresinde faaliyette bulunmasının ve bu faaliyet dönemi içinde gelen ödeme emrini tebellüğ etmesinin mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu sonucunu doğurmayacağı, davacı 3. kişi haciz adresini mülk sahibinden boş olarak kiraladığını beyan etmiş olup, davalı alacaklının da takip borçlusu ile davacı arasında danışıklı işlemler bulunduğu iddiasını ve mahcuzların borçluya ait olduğunu kanıtlayamadığı, öte yandan; takip borçlusunun kullandığı cep telefonuna ait abone bilgilerinde adres olarak haciz adresinin gösterilmesi hususunun da adresin halen borçlu uhdesinde bulunduğunun kabulü için yeterli olmadığı-
Her ne kadar imzaya itiraz sonucu İcra Hukuk Mahkemesi'nce borçlu lehine takibin durdurulması kararı verilmişse de, davalı alacaklının dayanak çekte ciranta konumunda olduğu görüldüğünden, alacaklının çekteki keşideci imzasının borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı, bu sebeplerle davalı alacaklının temyize konu davanın açılmasına sebebiyet vermediği, eş anlatımla davada haklılık değerlendirmesinin davalı alacaklı lehine yapılması gerektiği-
Davacı üçüncü kişi vekilinin satışın durdurulması talebi üzerine, mahkemece tensip ara kararı ile teminat yatırılması halinde satışın durdurulmasına karar verildiği, ancak davacı 3. kişi tarafından teminat yatırılmadığı, bu durumda, davacı 3. kişi vekilinin talebi ve teminat yatırması üzerine takibin durdurulmasına karar verilmesi ve teminat yatırılmadığı için takip durmadığına göre aleyhine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, davanın konusunun 10.06.2014 tarihli haciz işlemi olduğu, davacı şirket her ne kadar takip borçlularından biri ise de, haciz tutunağından da anlaşılacağı üzere, haczin borçlular yönünden yapıldığı, davanın konusu anılan 10.06.2014 tarihli haciz olduğuna göre, diğer takip borçlusu olan davacı şirketin bu haciz yönünden 3. kişi olduğu, davacının istihkak davası açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla, bu durumda Mahkemece,aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü ile işin esasına girilerek toplanan deliller değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Temyize konu mahkeme kararında ise; kesinleşen menfi tespit davası sonucunda takibin ve haczin dayanaktan yoksun kalması karşısında konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekirken davanın reddine karar verildiği, kabule göre de davanın reddine karar verilmesine rağmen yetersiz gerekçe ile açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre davacı yararına vekalet ücretine hükmedildiği, buna rağmen hüküm fıkraları içerisinde çelişki ve tereddüt uyandıracak şekilde davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece yapılacak işin; özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK nın 297. (Mülga HUMK nın 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, birbirleri ile çelişki, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde bir hüküm kurmak olması gerekeceği-
Mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay .... Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında, geçerli bir alacağa dayalı takip yapılmış olmasının, İİK'nun 96.maddesi uyarınca açılan istihkak davasının dinlenebilmesi koşullarından birisi olarak değerlendirildiği, Mahkemece de geçerli bir alacağa dayalı takip yapılmamış olması sebebiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmakla, davanın ön koşul yokluğundan reddedildiğinin kabulünün gerektiği- Buna göre, davalı yararına da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesinin doğru olmadığı-
Davacı 3. kişinin dava dilekçesinde, tazminat talebinde bulunduğu, tazminat talebine yönelik, mahkemece olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olduğu görüldüğü, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekeceği- Karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davaya dayanak teşkil eden takiplere konu toplam alacak miktarı, hacizli malların değerinden fazla olduğundan, avukatlık ücretinin hacizli malların değeri üzerinden hesap edilmesi gerekirken davalı taraf yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, ne var ki belirtilen bu yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
Üçüncü kişinin İİK'nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına-
Yüklenici firma yetkilisinin üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili kişilerden olmadığı ve TOKİ tarafından hacizden itibaren 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı görüldüğünden, davacı alacaklının İİK. mad. 99 uyarınca, istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı-