Kurum işleminin iptali - alacak konusundaki davada, ilk bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporundaki kesinti miktarının tutarsız olduğu, bilirkişi raporları arasında çelişki oluşmasına rağmen kararda neden ikinci bilirkişi heyetinden alınan rapora itibar edildiğine dair gerekçe bildirilmediği, bu durumda, mahkemece; tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davalı tarafın itirazlarını karşılayacak, alınan raporlar arasındaki çelişkileri giderecek, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, SUT ve ilgili mevzuattan anlayan, uyuşmazlık konusunda yeterli uzmanlığa sahip üç kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
Bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunun e-tebligat yoluyla tebliğ edildiği, tebligatın 23.05.2022 günü hesaba konulduğu ve raporun 28.05.2022 tarihinde tebliğ edilmiş sayılacağından bilirkişi raporuna karşı iki haftalık itiraz süresi dolmadan 31.05.2022 tarihinde karar verilmesinin hukuki dinlenilme ve savunma hakkının ihlali niteliğinde olduğu- Vekilin, son celseye mazereti sebebiyle katılamayacağını bildiren ve mazeretini içeren dilekçe vermesine ve duruşmanın başka bir güne bırakılmasını talep etmesine rağmen bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin yargılamanın sona erdirilmesinin hatalı olduğu-
Davacı Orman İdaresi çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu belirterek tapu kaydının iptali ile taşınmazın orman vasfında Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece orman bilirkişisinden aldırılan ilk raporda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiş, kapatılan 20. Hukuk Dairesinin geri çevirme kararı üzerine aynı bilirkişiden aldırılan ek raporda bu kez taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Çelişkili bilirkişi raporu ile hüküm kurulamaz.
Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasındaki adi yazılı şekilde yapılan sözleşmede açıkça 70.000,00 TL ödemenin yapıldığının yazılı olduğu, buna göre davacının sözleşmenin yapıldığı anda 70.000,00 TL ödeme yaptığını ispatladığı, açıklamalı dekontlar ile davacının davalıya, sözleşmeden sonra 70.000,00 TL daha ödeme yaptığının anlaşıldığı, böylece davacının davalıya toplamda 140.000,00 TL ödeme yaptığı davada, tarihsiz sözleşmede davacının satış bedelinin kalanını 30.07.2018 tarihinde ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davacının eşi tarafından da bu tarihten önce 08.05.2018 tarihinde 50.000,00 TL’nin “peşinat” açıklamasıyla davalının hesabına gönderildiği, davalının hesabına 08.05.2018 tarihinde havale edilen 50.000,00 TL’nin, tarihsiz satış sözleşmesinde belirtilen 70.000,00 TL peşinatın ödenmesi amacıyla gönderildiğinin kabulünün gerektiği, diğer yandan sözleşmede satış bedeli olarak 110.000,00 TL belirlenmişken davacının satış bedeli olarak 140.000,00 TL ödeme yaptığının kabulünün, hayatın olağan akışına da aykırı olacağı, buna göre davacının taşınmaz satış bedeli olarak, sözleşmede kararlaştırılan 70.000,00 TL peşin ödeme ile birlikte 06.11.2018 tarihinde davalının hesabına havale edilen 20.000,00 TL olmak üzere toplam 90.000,00 TL ödeme yaptığı anlaşıldığından, mahkemece, davanın 90.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesinin gerektiği-
Alacaklıların iflas halinde alacaklarına kavuşma oranının %38.25 olduğu, halbuki alınan en son raporda ve dairenin kabulüne göre konkordato talep eden şirketin konkordato projesindeki alacakların borçları karşılama oranını %48 olduğu bu durumda dahi iflasa nazaran alacaklıların daha iyi durumda olacağı- Şirketin ticari faaliyetine devam ettiği dikkate alındığında bilirkişi tarafından da doğrulanan ve komiserler kurulu raporunda belirtilen hakedişlerden kaynaklanan alacak tutarının alacaklıların alacaklarına kavuşmasını sağlayacak nitelikte devam eden işler nedeniyle şirket malvarlığına girmesi mümkün ve muhtemel bir alacak kalemi olduğu- İİK’nun 305. maddesi gereğince teklif edilen konkordatonun borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, iflasa nazaran alacaklıların daha yüksek oranda tatmin edileceği ve konkordatonun %78.30 oranında alacaklı ve %56.06 oranında alacak tutarı bakımından kabul edilmiş olduğu kısmen çelişkili olmakla birlikte sonuç olarak raporların konkordato tasdik koşullarının bulunduğu bakımından birbirini doğruladığı dikkate alınmaksızın borçlu şirketin iflasına karar verilmesinin hatalı olduğu- Borçlunun duruşmaya davet edilmeden iflasına karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Sıfır olarak satın alındığı sanılan aracın dört kapısının da sökülüp takılmasının aracın ekonomik değerini düşüren gizli ayıp niteliğinde olduğundan tüketicinin seçimlik haklarından aracın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini talep edebileceği-
Tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davalı tarafın itirazlarını karşılayacak ve sunduğu CD içeriğinin de incelendiği bilirkişi ek raporu aldırılmak suretiyle varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir... Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için HMK’nun 266. maddesi hükmüne göre yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan sözleşmeye aykırı havuz yapımı nedeniyle değer kazanımından dolayı davacının tazminat istemini dava tarihi itibariyle belirleyen gerekçeli ve denetime elverişli, önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek rapor alınıp, değerlendirilmek ve ulaşılacak sonuca uygun karar verilmesi gerekir.
Hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümün, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-
Davalının bilirkişi raporuna her bir hastaya yapılan işlem bakımından ayrı ayrı gerekçelerle süresinde verdiği dilekçe ile itiraz ettiği, ancak mahkemece bu itirazların yerinde olup olmadığına dair ek rapor alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu, o halde mahkemece, davalı tarafın itirazları da karşılanmak suretiyle her bir hasta yönünden davalı kurumca yapılan kesintinin yerinde olup olmadığına ilişkin tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, Yargıtay denetimine uygun ve hüküm kurmaya elverişli ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesinin gerektiği-