Takip konusu borcun tasarruftan önce olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmesine, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış bulunması, davalı borçlu ile diğer şirketler ve dahili davalı arasında organik ve hukuki bağ bulunması nedeniyle dava konusu satışların İİK'nun 280/1-3 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. kişi şirketin kurulduğu tarihten önce dava konusu satışların davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satıldığı, davalı 3.kişi şirket tarafından davalı 4. kişi şirkete devredilen kumaş, makina ve demirbaş bulunmadığı anlaşıldığından davalı 4. kişi hakkındaki davanın reddi ve davalı 3.kişi tarafından borçludan alınarak yurtdışına ihraç edilen kumaş satışına ilişkin tasarrufun iptaline, dava konusu menkuller davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satılarak elden çıkarıldığından davanın bedele dönüşmesi nedeniyle anılan kumaşların elden çıktığı tarihlerindeki değerinin bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bulunacak meblağının davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalı 3. kişi şirketten tahsiline karar verilmesi gerektiği- Bir kısım demirbaş ve makinalar davalı 3. kişi tarafından dava dışı bir başka kişiye satıldığından davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak dava dışı bu kişinin davaya dahil edip etmeyeceği sorulması ve sonucunda göre yargılama yapılarak karar verilmesi gerektiği- Dava konusu tesisine ilişkin tasarruflar İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptale tabi olup anılan tesis halen davalı elinde olduğundan davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu tesisinin devrine ilişkin tasarrufların davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken elden çıkmış gibi düşünülerek davalıların tazminatla sorumlu tutulmasının hatalı olduğu-
Aciz belgesinin, tasarrufun iptali davası açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulabileceği- Mahkemece borçlu adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan dört taşınmazın kıymet takdirinin yapılması, üzerindeki haciz miktarlarının ilgili icra müdürlüklerinden sorulması, yine mirasçılar adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan araçların trafik kayıtlarının istenerek üzerinde başka hacizler var ise anılan hacizlerde gözetilerek kıymet takdirlerinin yapılması dolayısıyla borçlunun aciz halinde olup olmadığının belirlenerek aciz halinde olmadığı takdirde davanın önkoşul yokluğundan reddine; aciz halinin kabulü durumundaysa, diğer önkoşullarda incelenerek dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279 ve 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
İİK'nın 83/2. madde hükmüne göre, maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların İcra Müdürlüğü'nce sıraya konacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği, bu durum karşısında İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine davacının çalıştığı kurum tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Davanın muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği-
Davacı, "iflastan önce kesinleşmiş takip dolayısıyla alacağının olduğunu" iddia etmiş ise de, İİK. mad. 193 uyarınca, iflas kararının kesinleşmesi ile takiplerin düşeceği, davacının iddia ettiği alacağın iflas masası tarafından kabul edilmediği, bu konudaki talebinin reddine karar verildiği, davacının alacağın mevcudiyetini ispatlamak için sıra cetveline itiraz yada kayıt kabul davası gibi davalar açmadığı, mevcut alacağın varlığını gösterir mevcut bir ilam bulunmadığı, takibin düştüğü, dolayısıyla varlığı ispatlanmış ve masa tarafından kabul edilmeyen bir alacak iddiasıyla ilgili tasarrufun iptali davasının görülemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunması, davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun 6183 s.K. mad. 28/1,2 ve 30 gereğince iptale tabi olduğu- Takip konusu borcun 2009 yılı 1 aydan 2010 yılı 12 aya kadar olan döneme ilişkin olup 2009 yılı 5 aya kadar olan borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olduğu, dava konusu 26.5.2009 tarihli tasarrufun, 26.5.2009 tarihine kadar olan davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi, ayrıca 6183 s. K. uyarınca açılan iptal davasında davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasının kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı vekilinin, eldeki davayı davalı aleyhine açılan boşanma davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığı, tedbir nafakasına ilişkin takip dosyasına konu borç ödenmiş olduğu, aile mahkemesinin kesinleşmiş ilamı ile davacı lehine tazminat ile müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedildiği ve takip dosyası ile ilamın takibe konduğu ve takibin derdest olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın bu takip dosyasındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açıldığı kabul edilerek, delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tedbir nafakasına ilişkin borcun ödendiği gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu-
Davacının davalı hakkında takip konusu bir alacağı bulunmayıp diğer davacı adına kayıtlı taşınmazı üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını amaçladığından, davacı tarafından açılan BK'nun 19.maddesine dayalı muvazaa nedeni ile iptal istemli davanın konusundan farklı bir hukuki sebebe dayanmakta olup bu uyuşmazlığın istihkak davası prosedürü içinde çözümlenmesi gerekeceği, bu davanın ise BK'nun 19.maddesine dayalı olarak genel mahkemelerde açılan dava ile birlikte görülmesinin mümkün olmadığı-
Dava konusu taşınmazın satışını yapan davalılar aynı belde de mukim olup, davalının borçlunun eşinden boşandığını ve vekillik ücreti borcunun bulunduğunu, taşınmazın iştirak halinde 1/2 hissesinin davacı eşe ait olduğunu bilerek satın aldığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, taşınmazın 1/2 iştirak halinde hisseye sahip boşanılan eşten habersiz olarak satışının davacıdan mal kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapıldığının kabulü gerekeceği-
Taraflar arasında görülen ve kesinleşen boşanma davasında davacı lehine mali haklara hükmedilmediği ve davacı tarafından açılmış bir katkı payı alacağı davasının da bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvaazalı işlemin iptaline ilişkin davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kıdem tazminatı (ve bir kısım işçi alacaklarının) hesabında, işçilerin işe giriş tarihlerinin borcum doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği- Ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-