Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan adreslerinde de icraca haciz yapılamıyorsa bu takdirde dahi aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Anılan şirket dördüncü kişi olup iyiniyetli olması halinde yaptığı tasarrufun geçerli olduğu, davacı banka tarafından sunulan kayıtlardan borçlu şirket ile diğer davalı şirketin aynı alanda faaliyette oldukları ve ticari ilişkileri bulunduğu anlaşıldığından, bu şirketten borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken şirketlerden olduğunun anlaşıldığı, diğer 103 ada 3 ve 1 parseller ise yine davalı A. tarafından 21.11.2012 tarihinde davalı H.'e satıldığı, bu şahsında borçlu şirket ile ticari ilişkisi olan dava dışı şirketin ortağı olduğu da belgelendiğinden, davalı H.'in de borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu sabit olduğundan, davalılar anılan şirket ve H.'in iyiniyetli olduklarından söz edilmeyeceği-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun görev yaptığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Mahkemece sadece muvazaanın tespit ile işlemin iptaline karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, kurum tarafından yapılan sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Herhangi bir borç alacak ilişkisi olmamasına, takip dayanağı herhangi bir resmi ya da adi borç belgesi bulunmamasına rağmen davalıların muvazaalı icra takip dosyasına konu borçlandırıcı işlem ve devamında davalı borçlunun maaşına haciz işleminin bir bütün halinde iptali talebiyle açılan davada, "maaş haciz işlemini iptaline, davalılar arasındaki icra dosyasındaki borçlandırıcı tasarrufun iptali ile İİK. mad. 283 uyarınca tahsilde tekerrür olmamak ve davacının icra takip dosyasına konu alacağı geçmemek üzere ... TL.'nin davalı üçüncü kişiden alınarak davacıya verilmesine..." şeklinde karar verilmesinin isabetli olduğu-
İİK 280/1 maddesi gereğince tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için "borçlunun alacaklılara zarar vermek (mal kaçırmak) kastıyla işlemi yapmış olması gerektiği- İspat yükünün davacı alacaklının üzerinde olduğu- Davacı alacaklının, borçlunun alacaklıya zarar verme kastıyla işlemde bulunduğunu ve üçüncü kişinin de bunu bildiğini her türlü delil fiili karineler (yaşam deneyimleri, hayatın olağan akışı) ile ispat etmesi gerekeceği- İİK 280/1 maddesinde 'bilinmeyi gerektiren açık emarelerin bulunduğu' ibarelerine yer verilmekle tasarrufun iptali davalarında ispat kolaylığı getirildiği ve bu davaların bir anca önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı-
Davalı borçlunun yargılama sırasında iflasına karar verilmesi halinde, dava takip yetkisinin davacı alacaklıya devredilip devredilmediğinin araştırılması, dava takip yetkisi alacaklı davacıya devredilmemiş ise iflas idaresinin usulüne uygun biçimde davaya dahil edilmesi, ondan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı ile borçlu arasındaki kira ilişkisi 2005 yılından beri devam ediyor ise de dava dayanağı takiplere ilişkin borcun 2008'de düzenlenen kira sözleşmesine ilişkin olup ödenmeyen kira borçlarının 2008 yılına ait olduğu, tasarrufun ise bu tarihten önce yapıldığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine ve davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Borçlu hakkında başlatılan icra takibinde, İİK. mad. 71 uyarınca, icranın geri bırakılması kararı verildiği ve kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun aciz halinin ispatlanmamış olması halinde, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Borçludan satın aldığı taşınmazı, dava-dışı dördüncü kişiye satıp tekrar ondan satın almış olan davalı üçüncü kişi hakkında tasarrufun iptaline karar verilmesi için dördüncü kişinin de davaya dahil edilmesi gerektiği-
Verilen kesin süre içerisinde aciz belgesi sunulamadığından, dava şartı eksikliği giderilmediği gerekçesi ile tasarrufun iptaline ilişkin davanın usulden reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğu- Hükmün bozulmasından sonra dahi aciz vesikasının ibrazı mümkün olduğu-
Somut olayda; davacının, davalı aleyhine açtığı davada manevi tazminata hükmedildiği, kararın kesinleştiği davalı aleyhine açılan kamu davasında suç tarihinin 22/12/2008 olduğu, taşınmazların aynı gün aynı akit tablosu ile davalı tarafından kardeşi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği, aracın ise 16/11/2012 tarihinde kardeşi olan davalıya satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazların satış değerleri ile gerçek değerleri arasında misli fark olduğu, davalının tapudaki satış bedeli dışında ödeme yaptığını ispatlayamadığı, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu-