Davalı üçüncü kişi, bir borçlunun kızı, diğer borçlunun ise kardeşi olduğundan, yapılan tasarrufun iyiniyet ve bedel farkı gözetilmeksizin bağışlama hükmünde olup iptale tabi olduğu- Genel Kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun doğum tarihinin borcun muaccel olma tarihinin esas alınmasının mümkün olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada davacı dava dilekçesinde sonraki satış yapılan kişilerin belirlenemediğini, belirlenmesi halinde davaya dahil edileceğini belirtmiş olup, mahkemece dava konusu araçları satın alanların son malike kadar isimleri belirlenmiş olarak, davacıya dava dahili sağlanması için süre verilmesi ve taraf teşekkülü sağlandıktan sonra tüm kayıt malikleri yönünden TBK'nun 19. maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak var olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, tümü yönünden muvazaanın varlığının ispatlanmaması halinde dava bedele dönüşmeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiği- Pakalı araç hurdaya ayrılmadan önce satılmış olup, hurda demir olarak ekonomik bir değer ifade ettiğinden salt hurdaya ayrılmış olması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi de isabetsiz olduğu-
TBK mad. 19 uyarınca "dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı işlemin iptali" istemine ilişkin açılan davalarda, davacıların (borçlulardan alacaklı olmaları) hukuki yararlarının olması ve muvazaa olgusunun tesbiti için iptali istenilen işlemin borcun doğumundan sonra yapılması gerektiği-
Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında misli fark bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3.kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklı, borçlunun üçüncü bir kişi ile yaptığı tasarrufi işlemleri kendisi bakımından geçersiz kılmak amacıyla bu davayı açmakta olup, somut olayda, dava konusu tasarrufi işlemi yapan arsa sahipleri ile davacı yüklenici alacaklısı arasında hukuki bir bağ bulunmamakta, borçlu yüklenici ile yapılmış herhangi bir hukuki muamelenin de dava konusu edilmediği, tasarrufun iptali davasının konusunu, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılmış hukuki işlemler oluşturduğundan, bu davada tasarrufun iptali hükmüne konu edilebilecek bir işlemin bulunmadığı-
Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişiler arasında 'ticari ilişki olduğu'nun defter kayıtlarına göre de belirlenmesine rağmen, mahkemece davalılar arasındaki ticari ilişkinin ve aralarındaki alacağın varlığına göre aralarındaki takiplerin muvazaalı olup olmadığı karar yerinde tartışılmaksızın, davalıların bilirkişi raporlarına yaptıkları itirazları da değerlendirilmeksizin yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiği göz önüne alındığında, TMK 605 ve devamı maddelerine göre konunun iflas hükümleri çerçevesinde çözümü gerektiği, bu durumda mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi sağlanması, anılan mahkemece mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedilmesinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu, o halde ölü borçlunun davada temsili sağlanarak husumet sorununun çözümlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali isteminin bedele dönüştüğünün ve dava konusu miktarın şikayetçilerden tahsiline karar verildiğinin görüldüğü, tasarrufun iptali davası üzerine verilen mahkeme ilamının davalılarından birinin, daha önce hakkında takip yapılan borçlulardan biri olduğu, bu durumda, tasarrufun iptali davası üzerine alınan ilâmın genel haciz yolu ile takip yapılan icra dosyasına ibraz edilerek anılan takip dosyası üzerinden takibe devam edilmesi gerekirken, bu konuda ayrı bir takip yapılmasının doğru olmadığı, o halde, mahkemece ayrı olarak yapılan ikinci takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-