İİK'nın 363/son maddesi uyarınca, istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilmez. Bu husus mahkemece de re'sen dikkate alınmalıdır.
İlk Derece Mahkemesince birçok taşınmaza ilişkin ihalelerin feshi talebine ilişkin yargılamanın soyut bir şekilde yürütülüp, sonuçlandırılması ve karar gerekçesinde Anayasa'nın ve Yasa'nın amaçladığı anlamda kanun yolu denetimine elverişli bir gerekçe oluşturulmadan sonuca gidilmesi, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi sırasında bu hususların gözden kaçırılması hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği-Mahkemece yapılacak işin, öncelikle davacı vekiline hangi taşınmazlara ilişkin ihalenin feshi talebinde bulunulduğu açıklatılıp, ihalenin feshi sebeplerini her bir taşınmaz açısından irdeleyip, özellikle İİK'nın 129. maddesi yollaması ile 115/1. maddesinin 2. cümlesi açısından değerlendirme yapıp, tarafları tatmin edici ve kanun yolu denetimine elverişli gerekçe oluşturup, sonuca gitmek olduğu-
Yargıtay 12.Hukuk dairesince; görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, satılan mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği- Her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, önceki içtihatlarına uygun olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçi borçlunun istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar ettiği fesih iddialarının esası incelenerek hüküm kurulması gerekeceği-
Taşınmazın muhammen bedelinin, taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığının bilirkişilerden rapor alınarak belirlenmesi gerekeceği-
İhalenin feshi istekleri üzerine yatırılacak harç ve gösterilecek teminat miktarı-
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği-
İhale sonrası yapılan muhafaza masraflarından ihale alıcısının sorumlu olduğu, davacı alacaklının bu amaçla yapmış olduğu ödemeleri davalı ihale alıcısından isteyebileceği- Dosya kapsamında ticari işletme rehnine konu malların değeri, hacizli menkullerin değeri, ödenen muhafaza gideri gözetilerek yapılan oranlama neticesinde davalı tarafın sorumlu olduğu miktarın ...TL olduğu sonucuna varıldığı- Davalının davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren verilen sürenin dolduğu tarih itibariyle temerrüde düştüğü- İlk karara karşı sadece davalı tarafından kanun yoluna başvurmuş olması nedeniyle temerrüt tarihi yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu-
İhalenin feshi isteği üzerine yatırılması gereken harç ve teminat miktarı-
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.04.2023 tarihli ve 2021/5 Esas 2023/2 Karar sayılı kararına göre; hâkimin uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit ederek re'sen uygulama ve bu çerçevede kanun yolu süresini de taraflara doğru gösterme yükümlülüğünün kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece hatalı şekilde kanun yolu süresinin yanlış gösterilmesi nedeniyle kanunda belirtilen süre içerisinde kanun yollarına başvurma hakkının kullanılamaması lehine olan taraf için usule ilişkin kazanılmış bir hakkın doğduğunun kabul edilemeyeceği, zîra usule ait kazanılmış hak esasının bir istisnası olarak kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemeyeceği hususu da vurgulanmış, hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içinde yapılan kanun yolu başvurusunun incelenmesi gerektiğine karar verildiği-