Kaza tarihinin 11.03.2013 olduğu ancak davanın 03.03.2022 tarihinde açılmış olduğu, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği-
Kusur raporu ve kaza tespit tutanağına göre davalıya sigortalı sürücünün kazada tam kusurlu olmasına, kaza tarihi itibari ile geçerli yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınmış olmasına, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin kullanılmasının usul ve yasaya uygun olmasına, davalıya 11.01.2021 tarihli dilekçe ile başvuru yapılmış olmasına, davalı şirketin geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinden sorumlu olmasına, kaza tarihinin kaza tespit tutanağı ve tedavi evraklarına göre 30.04.2019 olmasına rağmen dava dilekçesi ve karar içeriğinde 30.04.2018 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilir hata olup bozma nedeni yapılmamış olmasına göre, karar usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesinin gerekli olduğu; belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği- Farklı bir heyet raporu, sağlık tedavi evrakı gibi belge sunmayan davacı vekilinin soyut beyana dayalı istinaf başvurusunun yerinde olmadığı-
Davacının fiziksel bulgularının yanında psikiyatrik tedavisine ilişkin tüm tedavi evrakı (eksiksiz) temin edildikten sonra, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yetkili sağlık kurulundan rapor alınması gerektiği- Özellikle kazadan sonra oluştuğu belirtilen “travma sonrası stres bozukluğu” olarak nitelendirilen rahatsızlık nedeniyle davacıda sürekli iş göremezliğin oluşup oluşmadığı, kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı, ömür boyu sürüp sürmeyeceği, sürekli değilse ne kadar devam edeceği hususlarına yer verilerek ve bizzat muayene edilmek suretiyle (maluliyetin sadece travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle verildiği gözetilerek) içerisinde psikiyatri uzmanı bulunan (davacının yaşı gözetilerek çocuk ergen ruh sağlığı hastalıkları) başka bir yetkili sağlık kurulundan gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp (davacı tarafından kararın temyiz edilmediği göz önüne alındığında davalının usuli kazanılmış hakları gözetilerek) sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Ev hanımı olan ve gelir getirici bir işte fiilen çalışmayan davacı için, işgücü kaybı (efor kaybı) tazminat hesabı yapılırken, tazminat hesabının yapıldığı tüm dönemlerde (aktif dönem olarak kabul edilen dönem için de) AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden hesap yapılmasının gerekli olduğu- Davacının alacağın % 20' sini temlik ettiği, bu temliğin iptali için dava açıldığı iddia edilmiş olup, davacının temlikin iptali davası açıp açmadığı, açılmış ise bu davada nasıl bir karar verildiği araştırılarak, temlik iptal edildi ise % 20 indirim yapılmadan, iptal edilmedi ise temlik edilen kısım bakımından davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
İmzalanan ibraname karşılığı haklarını saklı tutmadan feragat beyanında bulunduğu, ayrıca eldeki davada artan maluliyet ya da gelişen durumdan bahsetmeden kendilerine eksik ödeme yapıldığı iddiası ile dava açtığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Bozma öncesi hükmün aynen infazına karar verilmekle yetinilmiş olması nedeniyle kararın bozulmasını gerektiği-
Davalı sigorta şirketi tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı kazada yolcu konumundaki davacının yaralanması nedeniyle sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı ve tedavi gideri talebi-
Bozma sonrası verilen hükümde, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmesi ve infazı kabil hüküm kurulması gerektiği-