7. HD. 12.12.2024 T. E: 849, K: 5686
7. HD. 10.12.2024 T. E: 1099, K: 5600
7. HD. 21.11.2024 T. E: 4222, K: 5152
7. HD. 20.11.2024 T. E: 2023/5681, K: 5103
7. HD. 20.11.2024 T. E: 2023/4932, K: 5131
7. HD. 06.11.2024 T. E: 3864, K: 4944
Başkaca çocuğu bulunmayan miras bırakanın 76 yaşında iken 45 yaşında olan davacıyı evlat edindiği, tanık beyanlarına göre davacının miras bırakanın her türlü ihtiyacıyla ilgilendiği, yalnızca 2008 yılında davacının başka kente tayininin çıkması üzerine araları açılmış ise de sonrasında miras bırakanın hastalığında ve ölümünde dahi davacının yanında olduğunun anlaşıldığı- Söz konusu bağış şeklindeki tasarrufların davacı ile murisin aralarının açıldığı 2008 yılında yapılması, diğer yandan miras bırakanın terekesine bakıldığında mal varlığının çok büyük bir bölümünü oluşturan dava konusu taşınmazları intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini davalı Vakfa bağışlaması göz gönünde bulundurulduğunda, yapılan tasarrufların evlatlık olan davacının saklı payını zedelemek amacıyla yapıldığı- Davaya konu taşınmazların murisin vefatından dört yıl önce davalı Vakfa bağışlanmış olması nedeniyle işlemin mirasçıyı mirastan mahrum bırakmak kastıyla yapıldığının davacı tarafından ispatlanması gerektiği, dosyada bu hususa ilişkin bir ispat bulunmadığı, tanık beyanlarının da ispata elverişli olmadığı, bu nedenlerle Özel Daire kararı gibi davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşüldüğü, direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Yerleşik Yargıtay uygulamasında, ölüme bağlı tasarrufun ve iptal sebebinin öğrenildiği tarih yani bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, vasiyetnamenin açılıp okunduğu tarih veya hazır olmayanlar için tebliğ tarihi olarak kabul edilmekte olduğu- Her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinden, miras sözleşmelerinde mirasın geçmesi (miras bırakanın ölümü) tarihinden itibaren on yıl geçmekle iyi niyetli davalılara karşı iptal davası açılamayacağı- İptal davaları, dava olunanın kötü niyetli olması hâlinde yirmi yıllık hak düşürücü süreye tabi kılınmış olduğu - Buradaki iyi niyetin, TMK’nın 3. maddesinde düzenlenen iyi niyet olduğu ve dava olunan kişinin ölüme bağlı tasarrufta iptal sebebi bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde, buna rağmen ölüme bağlı tasarruftaki bağış ve menfaatleri kendisine mal etmesidir. Kötü niyetin bulunması için, dava olunan kişinin böyle bir tasarrufun yapılmasına sebebiyet vermiş olması şart olmadığı - Yirmi yıllık sürenin başlangıcı hakkında da hak düşürücü sürenin başlangıcı hakkındaki esasların uygulanacağı-
Tapu iptali ve tescil davalarının da iptali istenen tapu kayıtlarında malik ya da malikler kim ise o kişi veya kişiler taraf gösterilerek açılması gerektiği; çünkü açılan davanın kabulü durumunda kurulan hükmün tapuda infazı, hüküm ancak kayıt maliki hakkında kurulmuş ise mümkün olduğu- Dava konusu taşınmazlarda davalılar ya da murislerinin kayıt maliki olmadıkları, dolayısıyla davalıların taraf sıfatının bulunmadığı gözetilerek bunlar hakkındaki davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına- Doğru taşınmazlar hakkında dava açılmasına rağmen parsel numaralarının maddi hata sonucunda yanlış yazıldığı durumda, yerel mahkemece resmî akitte yazılı parsel numaralarına göre doğru tapu kayıtları getirtilmeden karar verilmesinin isabetli olmadığı- Davacının açtığı tenkis davasından feragat etmesi, feragat tarihinden önce 1000 parsel sayılı taşınmazın davacıya devredilmesi, açtığı tapu iptali ve tescil davasını takipsiz bırakması ve yine 3469 parsel sayılı taşınmazda kök muristen intikal eden 8/12 payın 02.12.1994 tarihinde davacıya devredilmesi olguları ile dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının 3469 parseldeki payı mirasçılar arasında rızai taksime konu edilen taşınmazlardaki miras payı karşılığında aldığı ve dava konusu taşınmazlarla bir ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından davacının dava hakkını kötüye kullanıldığının kabul edilemeyeceği-
Muvazaadan söz edilebilmesi için mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temlik yapması gerektiği- Mirasbırakanın mal kaçırma amacı olsa idi tüm malvarlığını devredebilecekken bunu yapmadığı, kendisinden mal kaçıracağı kişiye taşınmaz bağışlamasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu, mirasbırakanın anılan temliki yaparken gerçek irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırma olmadığından davanın reddinin gerektiği-