Davacının aylık net 1.600,00 TL. ile çalıştığını iddia ettiği, davacı tanıklarının davacının iddiasını doğrular şekilde beyanda bulunduğu ve bilirkişi raporunda da ücretin davacı iddiası da esas olmak üzere seçenekli hesap edildiği, davacı işçinin mesleği ve kıdemi dikkate alındığında, mahkemece davacının ücret iddiasının makul olduğu anlaşıldığından davacının ücretinin net 1.470,00 TL. olarak kabulü  gerektiği-
İşçilik alacaklarının çok değişik tür ve nitelikte uyuşmazlık olarak mahkemeler önüne gelebileceği, aynı tür ve nitelikteki işçilik alacaklarında dahi her defasında alacağın belirli veya belirsiz olmasından söz edilmesinin mümkün olmayacağı, her bir somut olayın özelliğine göre mahkemelerin alacağın belirli mi yoksa belirsiz alacak mı olduğunu tespit etmeleri gerektiği, alacağın türü itibariyle bir alacağın belirli veya belirsiz alacak olduğundan söz edilemeyeceği, bu hususta yapılacak içtihadı birleştirmenin, içtihadı birleştirme kararlarının soyut, genel ve her defasında geçerli normatif yapısıyla bağdaşmayacağından içtihadı birleştirmeye gerek bulunmadığı-
Taraflar arasında iş sözleşmesi imzalanmış ancak davalı işe başlamadığından dolayı emek ve bağımlılık unsurları gerçekleşmediği gibi davacı tarafından ücret ödeme borcuda doğmamış olduğundan ve davacı, sözleşme fiilen ifa edilmediğinden sözleşme öncesi yapılan masraflar ile yeniden işçi alımı için masraf yapacağını ileri sürerek uğradığı zararın tazminini istediğinden, uyuşmazlığın genel mahkemede çözülmesi gerektiği-
İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, işçilik alacakları konusunda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği belirlenerek karar verileceği-
Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği-  İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığı- Davacının son ay talep ettiği maaş ücreti de çekişmeli alacak kalemlerinden biri olduğundan ve tanık beyanı ve İşkur'un değerlendirmesi esas alınmak suretiyle belirlenme yoluna gidildiğinden likit bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği; ücret alacağı içinde icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Davacı işçinin çalışma kaydı gözükmeyen döneminin çalışma süresine eklenip eklenmeyeceği, yani çalışmasının kesintisiz olup olmadığı araştırılarak sürekli ve kesintisiz çalıştığının tespiti halinde tüm çalışma süresi üzerinden alacakların hesaplanıp hüküm altına alınması, aksi takdirde davacının iki dönem fasılalı çalıştığının kabulü ile sonuca gidilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki ilişkisinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi barındıran özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) olması durumunda, iş akdinden ya da İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından kaynaklanan uyuşmazlıkların genel hukuk mahkemelerinde çözülüp görev konusunun usulü müktesep hakkın istisnalarından olduğu-
Taraflar arasındaki hukuki ilişkide iş sözleşmesinin belirleyici unsuru olan hukuki ve kişisel bağımlılığın varlığı somut olayda bulunmadığından, davacı ile davalı arasındaki ilişki vekalet ilişkisine dayandığından uyuşmazlığın çözüm yerinin genel mahkeme olduğu-
"Davacının serbest avukat olarak ayrı ve bağımsız bir bürosunun bulunduğu, kendisine verilen iş ve işlemleri aldıktan sonra, kendi belirlediği iş organizasyonu ve çalışma programı içerisinde, işverenin çalışma dönemi, mesai ve iş konusunda herhangi bir talimatı olmadan takip edip sonuçlandırdığı, sadece iş sahibi davalıya yapılan iş ve işlemlere ilişkin olarak bilgi ve raporlar verdiği" durumunun iş sahibi davalıya bağımlı iş görme olarak değerlendirilemeyeceği; ayrıca, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde davacının başka iş almasını yasaklayan hüküm bulunmaması ve davalı şirketin kendi bünyesinde çalıştırdığı sigortalı avukatlarının da bulunması dikkate alındığında, taraflar arasındaki hukuki ilişkide iş sözleşmesinin belirleyici unsuru olan hukuki ve kişisel bağımlılığın varlığından söz edilemeyeceği; davacı ile davalı arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisine dayandığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin genel mahkemeler olduğu-
Davacının, davalı şirket ile akdetmiş olduğu sözleşme uyarınca, şirketten aldığı ürünlerin doğrudan satış yöntemiyle satışını yaptığının kabul edilmesi gerektiği- Doğrudan satış sitemi içinde ürünün muhatap (potansiyel) müşteriye tanıtımının yapılmasının, işin niteliği gereği olduğu ve bu nedenle taraflar arasında bağımlı bir çalışma yapıldığı sonucuna varılamayacağı- Davacının çalışma koşul ve süresini kendisinin belirlediği, davalı işverenin emir, talimat, denetimi ve gözetimi altında çalışmasının söz konusu olmadığı, işin niteliği ve serbestinin de bir gereği olarak, gelir elde edip etmeme ya da bunun miktarının tamamen davacının kişisel ve sosyal ilişkilerinin yoğunluğuna, satış becerisine, ikna kabiliyetine ve tercihlerine bağlı olduğu, davacının da içinde yer aldığı sistem bir pazarlama ağı şeklinde olup gruplardan oluştuğu, bir üst kademede bulunan davacı sisteme kattığı gruptaki kişilerin satışlarından da ilgili koşullar gerçekleşmişse pay alabileceğinden o dönemde satış yapmasa bile gruptaki kişiler yapmış ise kazanç sağlayabileceği, bu türde hizmet sözlşemesine yabancı olduğunun açık olduğu ve bu tespitlere ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkide, hizmet sözleşmesini karakterize edici bağımlılık unsurunun mevcut olmadığı; sözleşme konusu ticari faaliyetin risklerinin de davacıya ait olması nedeniyle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin pazarlamacılık sözleşmesi olmadığı ve davanın bu nedenle iş mahkemelerinde görülemeyeceği- Kozmetik ürünleri tali sözleşmesinin, pazarlamacılık sözleşmesi niteliğinde olmadığı, tali sözleşme hükümlerine göre çalışan kişinin de işçi olarak kabul edilemeyeceği, söz konusu bu tür uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olmadığı-