Taraflar arasında imzalanan mesul müdürlük sözleşmesi gereğince ücret alacağının tahsili için davacı şirket aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemi-
9. HD. 26.06.2018 T. E: 2017/3548, K: 13808-
Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak ve dava konusu alacaklar ayrıştırılmak sureti ile toplam 1.000-TL olarak açılan, bilirkişi raporundan sonra talep arttırım dilekçesi verilerek alacak miktarlarının arttırıldığı ve belirsiz alacak davasında, arttırılan miktarlar dahil alacağın tümü bakımından faiz başlangıç tarihinin dava tarihi mi yoksa dava ile istenen kısımlar için dava, arttırılan kısımlar için talep arttırım tarihi mi olduğu? Davacı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait işyerinde mevsimlik işçi statüsünde çalıştığı sürenin 2001 yılında kadroya alınması sırasında derece ve kademe intibakında dikkate alınmadığını" ileri sürerek mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi hesaba katılarak belirlenecek derece ve kademeye göre fark işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini belirsiz alacak davası açarak talep etmiş olup, dava konusu edilen alacakların davanın açıldığı tarih itibari ile tartışmalı olup miktarı bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği- Dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden, mahkemece talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan miktarlar dâhil alacakların tümüne dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin isabetli olduğu- "Davacının belirleyebildiği asgari miktar yerine cüzi miktarlar üzerinden dava açtığı, bu hâlde davanın "kısmi eda külli tespit" davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu durumda talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan alacak kısımlarına talep arttırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerektiği- Taraflar arasında hizmet akdine dayalı işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile eğitim ve öğretimin, öğrenciler bakımından kesintisiz devam etmesi amaçlandığından, “en az bir takvim yılı süreli” sözleşme imzalanmasını öngören 5580 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesi, diğer maddelerle birlikte değerlendirildiğinde özel öğretim kurumları personeli ile yapılan sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğu-
Hâkimin, tarafların maddi vakıayla ilgili söylediği olguları dikkate almak zorunda olduğu- Davacı vekili dava dilekçesinde açık bir şekilde müvekkilinin son 3 yıllık izinleri hariç yıllık izinlerini kullanmadığını ileri sürmesi karşısında, bilirkişi raporunda davacının tüm çalışma süresi üzerinden yıllık izin alacağı hesaplanmışsa da, davacının kıdemine göre hak ettiği yıllık izinlerin son 3 yılı hariç bırakılarak hesaplanıp, hüküm altına alınması gerektiği- Hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişi tarafından, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı hesaplamasına esas alınacak çıplak ücreti, seçenekli olarak asgari ücret ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmiş, mahkemece de Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen prime esas kazanç miktarını esas alarak hesaplayan seçenek hükme esas alınmışsa da, prime esas kazanç içerisinde çıplak ücret ve giydirilmiş ücrete dahil olmayan unsurlar bulunabileceği gibi nakdi olarak ödenen yol ve yemek ücreti de bulunabileceğinden, hesaplamaya esas çıplak ücretin belirlenmesinde bu kazancın esas alınamayacağı- Davacının çıplak ücreti ve ispatlanan sosyal yardımlar varsa, bu çıplak ücrete eklenerek giydirilmiş ücreti belirlendikten sonra kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı yeniden hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği-
Fazla mesai ücreti bakımından, Yargıtay tarafından incelenmiş olan önceki dosyalarda kabul edilen haftalık 9 saat fazla mesainin kabul edilerek sonuca gidilmesi gerektiği- İki davacı tanığının da davalıyla davalarının olduğu, Emsal ücret araştırmasında, 6 aylık kıdemli sayaç okuma elemanının 2010 yılında net 950-1500 TL arası değişen ücret alacağı ve yıl belirtilmeksizin 6 yıllık sayaç açma kapama elemanının net 1850-2250 TL arası ücret alacağı, bir diğer yazıda; 6 yıllık sayaç okuma elemanının 2010 yılı itibariyle 1500-1850 TL arası ücret alacağı belirtilmiş olup mahkeme tarafından esas alınan ücret meblağı net 2000 TL /brütü 2793 TL olup bildirilen emsallerden yüksek olduğu- Yargıtay tarafından evvelce incelenen dosyada 11 yıl kıdemli sayaç okuma elemanı 2010 yılı Haziran ayında net 1200 TL kabul edilmiş ve bozma nedeni yapılmamış olup diğer bir dosyada incelenen sayaç okuma ve sair işlerde dışarda çalışan/sahada kontrolör olan 14 yıl kıdemli işçinin 2010 yılı Mart ayında net 1200 TL. Ücret alacağı kabul edilmiş ve bozma nedeni yapılmamış olup, Yargıtay tarafından önceden geçen emsaller gibi davacının son ücretinin net 1200 TL kabul edilmesi gerektiği- Fazla mesai ücreti ile ulusal bayram genel tatil ücreti bakımından, net miktarların hesaplanmasında gelir vergisi ve damga vergisi yanında sigorta priminin ve işsizlik priminin de düşülmesi gerektiği- Dava belirsiz alacak davası olarak açıldığından, alacak miktarının tamamı için dava tarihinde zamanaşımının kesileceği, ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının gözetilemeyeceği- (İSKİ, ASKİ gibi) Büyükşehir belediyelerinin bünyelerinde bulunan, tüzel kişiliği haiz, su ve kanalizasyon işlerini yürüten idarelerin (kurumların) yargılama harçlarından (ve bu kapsamda temyiz harçlarından) muaf olmadığı
Yurt dışında yaşayan davalı adına kayıtlı ticari takside şoförlük yapan davacının çalışmasının iş sözleşmesine mi yoksa kira sözleşmesine mi dayandığı, burada varılacak sonuca göre iş mahkemesinin görevli olup olmadığı- Davalının yurt dışında yaşıyor olması dikkate alındığında, davacının davalının gözetim ve denetimi altında olduğu, onun emir ve talimatları doğrultusunda ticari taksiyi işlettiği, çalışma saatleri ve çalışma düzeninin davalı tarafından belirlendiği, başka bir anlatımla taraflar arasında iş ilişkisi kurulduğunu gösterir şekilde bir bağımlılık ilişkisi bulunduğunun kabul edilemeyeceği- Aracın ruhsatının devredilmemiş olması ve aracın trafikte davalı adına kayıtlı olmasının taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinin tespitinde belirleyici bir kriter olmadığı- Yoklama memuru ile "çalışan-vekil" olarak davacının ad ve soyadı ile imzasının bulunduğu yoklama fişinde, davalının satın aldığı ticari taksi ile ticari taksi faaliyetine başladığı, yanında bir kişinin (davacının) asgari ücretle çalıştığı yazılı ise de, bu belgeyi davacı kendisi imzaladığından, belgenin tek başına iş sözleşmesinin varlığı için yeterli olmadığı- Davacının 07.05.2009-22.11.2010 tarihleri arasında davalının babası üzerinden sigortalı gösterildiği hizmet cetvelinden anlaşılmakta ise de, davalı tanıklarından biri "kamyonette çalışırken kaza yapan davacının sağlık hizmetlerinden yararlanmak için kendisinin sigortalı gösterilmesini talep etmesi nedeni ile sigortalı gösterildiğini, ancak SGK primlerini davacının yatırdığını" belirtmiş olduğundan ve davalı tanıkları "her ay kararlaştırılan kira bedelinin davacı tarafından davalı tanığı olarak beyanı alınan davalının amcasının oğluna verildiğini" beyan ettiğinden,  davalıya her ay sabit bir miktarın ödendiği, geri kalan hasılatın davacıya ait olduğu böylesi bir ilişkide kâr ve zararın başka bir anlatımla ekonomik riskin davacı üzerinde olduğu- Taraflar arasında iş sözleşmesinden kaynaklanan bir ilişki bulunmadığı-
Davacı işçinin kadroya alınmadan önce geçici/mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi dikkate alınarak derece ve kademesinin tespiti ile, buna bağlı olarak ücret, akdî ikramiye, ilâve tediye ve yıpranma primi fark alacaklarının tahsili istemini içeren eldeki dava, belirsiz alacak davası olarak açılabilir mi? Davacının talep ettiği fark işçilik alacaklarının hesaplanabilmesi için, kanunda öngörülen kayıt ve belgeleri tutma ve işçinin bilgisine sunmakla yükümlü olan işverenin sunacağı bordrolara ihtiyaç duyulmakta olup fark ücret, akdi ikramiye, ilave tediye ve yıpranma primi alacaklarının belirlenebilmesinin muhasebe işlemini gerektirdiği- Davacının alacağı gerçek ücrete toplu iş sözleşmesi ile belirlenen zam oranları uygulanarak bulunacak miktardan işverence düzenlenen bordrolardaki ücret mahsup edilerek fark alacağın bulunacağı, bunun için de, iş yerinde kayıt tutma dolayısı ile belgeleme yükümlüsü olan işverenin sunacağı bordrolara ve kayıtlara ihtiyaç duyulduğu- Dört yıla yakın bir süreye ilişkin toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi, söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi ve davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatının mümkün olduğu- Ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmadığı durumlarda, yapılan iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler belirtilmek suretiyle ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de ücretin belirlenebileceği- İster kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı olmadığı- Emsal ücret araştırması yapılması bakımından oluşturulan ve kesin süre ihtiva eden ara kararlarının, ödenmesi gereken müzekkere masrafı miktarının açıkça ara kararda yer almaması nedeni ile usulüne uygun olmadığı- İşçilik alacağına ilişkin davada, mahkemece emsal ücret araştırması için usuli işlemlerin ikmali ile dosya içindeki deliller ile birlikte değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği- "Tarafların davacı işçiye ödenecek ücretin miktarı konusunda sözlü olarak anlaştıkları, ücret belgesinin davacı işçiye bankadan kredi çekmesi için verildiği, davacının aldığı ücret miktarına ilişkin tanık beyanı bulunmadığı ve bu  durumda emsal ücret araştırması yapılmasının gerekmediği"ne ilişkin görüşün HGK. tarafından kabul edilmediği-