Davacının, dava konusu yeri belediye encümeni kararıyla kadastrodan önce bedel ödeyerek satın aldığını, ne var ki bu yerin mera niteliğiyle tespit gördüğünü, tespite itiraz davasının reddedilerek kesinleştiğini açıklayarak, parselasyon işlerinde özgülenen yerin tapusunun iptaliyle adına tescilini talep ettiği, uyuşmazlığın kadastro çalışmalarında mera olarak gösterilen yerin zilyetlikle iktisap edilip edilemeyeceği ve zilyetlik şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinden kaynaklandığı, bilirkişi ve tanıkların, davacının dava konusu yerde herhangi bir zilyetliğinin olmadığını açıkladıkları, parsel olarak belirlenen bu yerin tapuda işlem görmediğinin anlaşıldığı, ziraat bilirkişi raporu ve eki fotoğraflar incelendiğinde; çekişmeli yerde herhangi bir zirai faaliyetin olmadığının görüldüğü, hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davanın, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemi olduğu, davalıların, haksız işgali gerçekleştiren sitede Kat Mülkiyeti Yasası kurallarına göre malik durumunda oldukları, Yasa’nın 16. maddesinin düzenleniş biçimi ve mülkiyet hukuku gereğince her bir davalının arsa payı oranında taşınmazın sahibi durumunda oldukları, ecrimisil tazminatına ise, sitenin ortak yerlerinden olduğu kuşkusuz ve çekişmesiz olan sosyal tesislerin inşa edilmesinin ve kullanılmasının neden olduğu, şu durumda, ortak yerleri birlikte ve payları oranında kullanma hakları mevcut olan davalıların sorumluluklarının da, arsa payı oranı gözetilerek belirlenmesinin gerekeceği-
E.tıldığı iddia edilen taşınmazın değerinin belirlenmesi ve bu değer üzerinden harç ikmali yaptırılması, ondan sonra işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Davacı, dava dilekçesinde niza konusu taşınmazın bulunduğu adresi açık şekilde belirttiğine göre, mahkemece yapılacak işin; dava konusu yerin belirlenmesi için davacının da hazır olacağı şekilde keşif yapılmasının, davacı tarafından dava konusu yerin gösterilmesinin; kadastro fen elemanı tarafından ada ve parsel bilgilerinin belirlenmesini müteakip belirlenen dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kayıtları ve kadastro tutanaklarının getirtilmesinin, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir hüküm kurulmasının olduğu-
Çekişmeli taşınmazda davacı ile davaya dahil edilen paydaş arasında fiili bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının saptanması, fiili kullanma biçimi oluşmuş ise yıkımı talep edilen davalıya ait binanın hangi paydaşa bırakılan kısımda kaldığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, fiili kullanma biçiminin oluştuğu ve davalının binasının dahili davalı V.'in tasarrufuna bırakılan kısımda kaldığının anlaşılması halinde davanın reddedilmesinin düşünülmesi, fiili kullanma biçimi oluşmamış ise her bir paydaşın taşınmazın her bir zerresinde hakkı olduğundan, dahili davalının davaya muvafakat etmemesinin sonuca etkili olmayacağı-
Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümünün, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa’nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
Asıl dava bakımından dava tarihindeki yapı bedeli üzerinden davalıya hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Birleşen davanın davacısı, "taşınmazda bulunan binanın üçüncü kat dairesini kendisinin inşa ettirdiğini, daire için harcama yaptığını, daire bedelinin ödenmesi için başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini" ileri sürerek itirazın iptali isteği ile dava açmış olup, itirazın iptali ile icra takibinin devamı yönünde hüküm kurulması gerekirken "tespit hükmü" ile yetinilmesinin isabetsiz olduğu-
E.tmanın önlenmesi ve yıkım isteği-
Mahkemece dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
Teknik bilirkişinin rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen nizalı taşınmazın yerel bilirkişi beyanları ve teknik bilirkişi raporuna göre 06.07.1965 tarih ve 15 sıra nolu tapu kaydı kapsamında olduğu açıklanmış ise de, kaydın 3.676 m², oysa A ile gösterilen taşınmazın 64.603,90 m² yüzölçümünde olduğunun görüldüğü, kaydın hududu kıraç okumakta olup, kural olarak, kıraç, boz, hali, tepe ve buna benzer sınırları içeren tapu kayıtlarının gayri sabit sınırlı kayıtlar olarak kabul edildiği, (3402 sayılı KK.nun m.20) bu bakımdan kayıtta miktara itibar edilmesinin gerekeceği-