Delil avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği- Adli yardım talebinin kabulü halinde mahkemece gider avansı ödemesine yönelik yapılan ihtarın hükümsüz kalacağı- Mahkemece verilen kesin süre dururken, adli yardım talebi konusunda henüz kesin bir karar verilmemiş olması nedeniyle iki haftalık süre içerisinde ne şekilde hareket edeceğini bilemeyeceğinden bu durumun tek başına davacının kötü niyetli olduğunu göstermeyeceği- İhtarda kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık ve net olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi gerektiği-
Murisin poliçe teminat süresi içerinde vefat ettiği ve teminatın ödenmesi şartlarının oluştuğu iddialarının ispat yükünün davacılara yüklenerek ve bu iddianın ispatı hususunda davacılardan birtakım işlemlerin yapılmasının istenmesinin hukuk mantığına ve mevzuat hükümlerine aykırı olduğu- Murisin ölümü ile sigortacıya bildirilmeyen hastalıklar arasındaki illiyet bağının ispatı için davacılardan birtakım evraklar istenmesi ya da bu evrakların ilgili kurumlardan temini için davacılara süre verilmesinin hatalı olduğu- Murisin Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi ve Balıklı Rum Hastanesinde alkol tedavisi gördüğü belirtilmiş ve söz konusu evrakların resmi yolla istenilmesinin talep edildiğini, Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması için doğrudan Adli Tıp Kurumu'na başvuru yapmanın mümkün olmadığı-
Hukukumuzda tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural bulunmadığı- Hâkimin olaylara, adalet hizmetine çözüm odaklı yaklaşması, şekilci olmaması gerektiği- Keşif harç ve avansının kısa süreli farkla tamamlanmış olmasından dolayı keşiften vazgeçilmiş sayılması ve bu gerekçe ile davanın reddi kararı verilmesinin yerinde görülmediği-
Taraflara verilen kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği- Mahkemece HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde davacı vekiline verilen kesin sürede, kesin süreye uyulmaması hâlinde hukuki sonuçlarının açıkça anlatılarak tutanağa geçirilmediği, davacı vekiline verilen kesin sürenin HUMK’nın 163 üncü maddesi ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımadığı dikkate alındığında verilen bu sürenin sonuç doğurmayacağı, diğer bir ifade ile hakkı düşürücü bir süre olarak kabul edilemeyeceği- "Mahkemece duruşmada davacı vekiline icra takiplerine konu borcun ödenmesi yönünde usulüne uygun olarak kesin süre verildiği, ancak verilen kesin süre içerisinde icra takiplerine konu borcun ödenmemesi nedeniyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" görüşünün ve "davacı aleyhine ödenmeyen senetler nedeniyle icra takipleri başlatıldığından, mahkemece davacıya icra takiplerine konu borcun ödenmesi için süre verilmesi ve ödendiği takdirde davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlık, davalının 2012/06346 sayılı tasarım belgesinin gerçek hak sahibi olup olmadığına ilişkindir...
Mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı tarafça itirazın iptali davası alacak davası olarak tam ıslah edildiğinden ve ıslah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemi olduğundan bu niteliği itibarıyla ilk davanın devamı olup yeni bir dava olmadığından hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu, davalının usulüne uygun takas mahsup defi bulunmadığı gibi harcı yatırılarak açılmış bir karşı davanın da bulunmadığı nazara alındığında, var ise davalı zararının işbu davada davacı alacağından tenkis edilmesinin mümkün olmadığı-
Davaların uzaması veya uzatılmasını engellemek amacıyla, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 163. maddesiyle getirilen kesin mehil kuralının, Kanunun amacına uygun kullanılması, başka bir anlatımla davanın reddi için araç görülmemesi gerekeceği, kesin mehile ilişkin ara kararının her türlü yanlış anlamayı önleyecek şekilde açık ve eksiksiz olması, yapılacak işlerin neler olduğunun tek tek gösterilmesi, ara karar gereğinin yerine getirilmesi için davacı tarafından yatırılması gereken masraf tutarının ayrıntılı olarak saptanması ve paranın nereye yatırılacağı ile bunun için verilen sürenin kesin süre olduğunun özellikle yazılması gerekeceği-
Dava açılırken yatırılan gider avansından kalan bakiyenin keşif giderlerinden mahsup edilmediği görülmüş olup , mahkemenin davanın reddine dayanak yaptığı kesin süreye ilişkin ara kararında; alınması gereken delil avansının hangi işlere ilişkin olduğunun, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi, dosyada kalan bakiye avansın mahsup edilmemesinin doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, bu durumda, borçluya usulüne uygun olarak düzenlenen ihtar bulunmadığından, usulsüz bir ihtar herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağından belirlenen avans yatırılmadığından, meskeniyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle istemin reddinin isabetsiz olduğu- Hukuk Genel Kurulu'nun 13.03.2015 tarihli 2013/1824 E. ve 2015/1030 K. sayılı kararında “Mahkemece davacı vekiline gider avansının “iki hafta içinde mahkeme veznesine ulaştırılması” hususu değil “ödenmesi” hususu tebliğ edildiği; diğer bir ifade ile mahkeme ara kararında verilen kesin sürede mahkeme veznesine yatırılması gerektiği belirtilmediğinden ihtara konu miktarın süresinde PTT veznesine yatırılması ile ara karar gereği yerine getirilmiştir.....” görüşünün benimsendiği, buna göre temyiz incelemesine konu dosyadan çıkarılan ihtarda delil avansının mahkeme veznesine yatırılacağına ilişkin bir ifade bulunmadığı görülmekle yapılan ihtarın bu yönüyle de usulsüz olduğu, o halde mahkemece, eksik delil avansının yatırılması için usulüne uygun ve gerekli koşulları haiz meşruhatlı davetiyenin borçluya tebliğ edilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Usule uygun olmayan ihtarla harç tamamlatılmasına karar verilmesinin hatalı olduğundan davanın eksik harcın tamamlanmadığı gerekçesiyle işlemden kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
Mahkemece davacılar vekiline verilen süre, yapılması gereken iş için yeterli ve makul bir süre olmadığı kaldı ki Mahkemece dava dilekçesinde yer alan davalılar, tespit malikleri ile karşılaştırılarak resen davaya dahil edilerek davalı haline getirileceği dikkate alınmalı dava dilekçesinde yer alan davalılar adına ve elbirliği mülkiyeti şeklindeki tespitlerde, bir kısım tespit maliklerine tespit edilen taşınmazların davalı hale getirilmesi, bunların dışındakilerin davalı olamayacağı dikkate alınmalı, dava konusu olmayanların tutanak asılları başka dosyada davalı değilse olağan usule göre kesinleştirme işlemi yapılmak üzere ilgili merciye gönderilmeli, dava konusu olduğu belirlenen taşınmazların tutanak asıllarından eksik olanlar varsa bunlar, davalı olanlar varsa dava dosyaları, mahkeme kararı ile kesinleşenler varsa bu dosyalar getirtilerek tutanakların henüz kesinleşmediği tapu kaydına şerh verilmeli, derdest dosyaların birleştirilmesi gerektiği üzerinde durulmalı, kesinleşen dosyalar varsa bu dosyalarda taraf olanların da davaya dahil edilmeleri sağlanarak taraf teşkili sağlanmalı, tarafların gösterecekleri tüm deliller toplanmalı, mahallinde keşif yapılarak davacı tarafın ve varsa davalıların dayandıkları kayıtlar usulen uygulanıp kapsamları belirlenmeli, bundan sonra dava konusu tüm parseller hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekir.