Şufa bedelini depo etmesi için iki haftalık kesin süre verilmesine şeklinde ara kararı oluşturulmuş ise de mahkemece davacıların yatırması gereken şufa bedeli hesaplanmamış ve verilen süre içerisinde önalım bedeli yatırılmadığı takdirde ne gibi hukuki sonuçlar doğuracağı açıklanmamış, usulüne uygun ihtarat yapılmamış olduğundan, bu durumda mahkemece, davacı tarafa yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda yatırılması gereken önalım bedeli açıkça bilidirilerek bu bedelin depo edilmesi için usulüne uygun şekilde bir kesin süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Aktif dava ehliyetinin varlığının mahkemece re'sen araştırılması gerektiğinden davacının murisinin veraset ilamının ibraz edilmesi, davaya katılmayan diğer mirasçılarının muvafakatlarının sağlanması gerektiği veya TMK. mad. 640 uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülebileceği- Mahkemece davacı tarafa yapı ile ilgili olarak tadilat projesini dosyaya ibraz etmesi için kesin süre verilerek ve sonrasında davacı vekilinin kesin süreye riayet etmediği gerekçesiyle eski hale getirme talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup, verilen kesin süreye konu işlem, tarafların bizzat yerine getirmeleri gereken bir işlem olmadığı gibi yapılacak işlemler açıkça gösterilmemiş ve kesin sürenin sonuçları da açıklanmamış olduğundan; dava konusu olayda meydana gelen zarar miktarı re'sen araştırılıp tespit edilmesi gerektiğinden seçilecek ehil bilirkişi kuruluna dava konusu binada meydana gelen zarar güçlendirme yöntemiyle giderilebilecek ise güçlendirme maliyetinin bu konuda alınacak bilirkişi raporuna göre tespit ettirilmesi gerektiği-
Hakimin, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabileceği ve bu sürenin kesin olduğuna da karar verebileceği-
Gider avansı yatırılmayan durumlarda mahkemece, ilgili tarafa süre verilirken, avansın hangi giderler için ne miktarda olduğu gider avansını oluşturan harç, tebligat gibi gider gerektiren unsurlar kalem kalem açıklanmalı, dava şartına verilen kesin sürede avansın yatırılmamasının sonuçları ilgili taraf veya vekiline anlatılmalı, ayrıca yapılan bu işlemler duruşma zaptına açıkça yazılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında uygulanacak yargılama usulünün basit yargılama usulü olduğu- Uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada sadece delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi; mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının doğru olmadığı- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, bu durumda mahkemece, uygulama yapılmadan, soyut ve kesin süre verilerek dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilemeyeceği-
Mahkemece, hakime evlat edinme kararı vermeden önce araştırma yükümlülüğü getiren Türk Medeni Kanununun 316. maddesinde öngörüldüğü şekilde evlat edinenin fiziki ve ruh sağlığı açısından evlat edinilene bakabilecek durumda olup olmadığı, evlat edinilenin bakım ve eğitimini sağlayacak yeterli gelir düzeyinin bulunup bulunmadığı, sosyal güvenlik haklarına uygun çevre ve yaşam koşullarına sahip olup olmadığı ve evlat edinilecek kişinin (çocuğun) toplum içinde alacağı konumu olumsuz etkileyecek herhangi bir suçtan ceza alıp almadığı, evlat edinmeye yönelten sebepler ve aile ilişkileri konusunda kapsamlı bir araştırma yapılmadan, tarafların bu konuda göstereceği deliller toplanarak gerektiğinde uzman görüşünün alınıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği - Yargıtay içtihatları doğrultusunda ilke olarak, hakimin verdiği sürenin kesin olmadığı; kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığının zorunlu olduğu; birinci koşulun, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması, bu kesinliğin yasadan kaynaklanması" olduğu, ikinci koşulun ise, "yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesi" olduğu-
Mahkemece, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamına uyulmasından sonra taraflara varsa ellerindeki delillerin tümünü sunması konusunda iki haftalık kesin süre verilmiş, ancak taraf vekillerine kesin süreye uyulmamasının sonuçları ihtar edilmediğinden, mahkemece usulüne uygun olarak verilmiş bir kesin sürenin varlığından söz edilemeyeceği-
Mahkemenin , bilirkişi incelemesini 2 ve 3 no'lu ara kararlarının sonuçlarının gelmesine bağladığı, mahkemece, bu aşamada davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile bilanço, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu'ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü'nden; yine gönderilmeyen noterlik belgesinin ilgili noterlikten istenmesi, daha sonra bilirkişi incelemesine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, henüz bilirkişi incelemesi aşamasına gelmemiş dosyada, davacının usulüne uygun olarak verilen kesin sürede bilirkişi ücretini de yatırmamasının yargılamanın uzamasına neden olmadığı hususu da gözönünde bulundurularak, eksik bilgi ve belgelerin tamamlanmasından sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Bozma ilamından sonra davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada, iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş ve takip eden davacı vekilinin katıldığı oturumda da, "gider avansının verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığından ve gider avansının yatırılmasının HMK. mad. 115/2 gereğince dava şartı olduğundan açılan davanın reddine" karar verilmişse de, davanın 1086 Sayılı H.U.M.K. zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu, bozma ilamına uyularak sulh hukuk mahkemesi dosyasındaki borçlunun terekesine mümessil tayininin beklendiği anlaşıldığından mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda tereke dosyası beklenerek taraf teşkili sağlandıktan sonra iptal koşulları yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, bilirkişinin raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve davacı yan HMK'nın 281/1. maddesinde yer alan 15 günlük itiraz süresini geçirmiş ise de, mahkemenin ihtiyaç duyması halinde HMK'nın 281. maddenin 2. ve 3. fıkralarında öngörülen yetkileri kullanmasına yani re'sen ek rapor talep etmesine veya yeni bilirkişi atamasına engel bulunmadığı gözetilerek ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen eksik bilgi, belge ve veriler ilgili kurumlardan celbedilerek, davacıdan masrafları alınıp bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekeceği-