Borç olarak banka havalesi ile gönderilen paranın iade edilmediği ileri sürülerek alacağın tahsili istemine ilişkin davada; havalenin sadece bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiği karinesini oluşturduğu, karinenin aksini ispat yükünün havaleyi gönderen şahsa ait olduğu; bunun yanı sıra banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine ilişkin herhangi bir şerh bulunmadığı ve ödünç ilişkisi davacı tarafından kanıtlanamadığı için, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacılar davalı ile kardeş olup, davacılar tanıkla ispat imkanını kullanmayarak senede dayanmış ve senetteki imzanın davalıya ait olmadığı anlaşıldıktan sonra, davacıların iddia ettikleri hususları tanıkla ispat imkanları bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde dayanılan senedin HMK. mad. 202'de yerini bulan yazılı delil başlangıcı olarak kabulünün de mümkün olmadığı- Liman Başkanlığı'nın cevabi yazısına göre davaya konu geminin yeniden inşa nedeniyle davalı adına tescil edildiği, veraset ilamına göre tarafların babası murise ait geminin ise mirasçılara intikalinden sonra, bütün mirasçıların davalıya verdiği vekaletnameye dayanılarak davalı tarafından dava dışı şahsa devredildiği hususları da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan sıhri hısımlık ilişkisinin mevcudiyeti nedeniyle; vakıanın tanık delili ile ispatının mümkün olduğu- Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine bulunduğu ve bu yasal karinenin aksini ileri süren havalecinin, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu- Davalının, karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını kabul edip, hukuki niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu iddia etmesi halinde gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğunun kabul edileceği, vasıflı ikrarın bölünememesi nedeniyle, ispat yükünün davacıda olduğu-
Kızın annesine karşı açtığı davada yazılı delil başlangıcı bulunmasına gerek olmaksızın, tanık dinletilebileceği- Mahkemece, karşı yanın açıkça itiraz etmediği veya yemin edeceğini bildirdiği durumlarda, dilekçede dayanılmamış olsa dahi, yemin teklifinde bulunulabileceği hususunun gözden kaçırılmasının hatalı olduğu-
Borç doğuran olayların gerçekleştiği tarihte tarafların evli olduğu dikkate alınarak, tanık delili de değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması gerektiği-
Hilenin (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlandığı- Hatada yanılma, hilede ise yanıltmanın söz konusu olduğu- Taraflardan birinin, diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmesi halinde; yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılmayacağı- Aldatılan tarafın hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırıp, verdiği şeyi geri isteyebileceği- Hilenin, her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı- Hilenin, öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabileceği-
Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla, sözleşme yapmaya yöneltilmiş ise, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılmayacağı- Aldatılanın, hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırıp; verdiği şeyi geri isteyebileceği- Hilenin (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği- İptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı- Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği-
Hile, her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının da hiçbir şekle bağlı olmadığı; davacının iddialarının ispatı açısından tanık dinlenmesi mümkün olduğu halde, yanılgılı değerlendirme ile tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi ve taraf delilleri toplanmadan sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
İnkar edilen karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerektiği- Davacı ile davalının hala-yeğen olduğu anlaşılmakla, taraflar arasındaki ilişkinin HMK 203. maddesinde sayılanlardan olmadığı ve bu nedenle somut uyuşmazlıkta tanık dinlenemeyeceği-Davacının delil listesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği-
Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddialarının bulunması halinde tanık dinlenebileceği- Takip dayanağı bononun davacı keşidecinin korkutulması sonucunda alındığı iddiasının henüz kanıtlanamaması, ayrıca korkutma iddiasının HMK'nın 209. maddesinde düzenlenen sahtecilik kavramı kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalı İlk Derece Mahkemesinin itirazın reddine dair ara kararının kaldırılmasına, davalı vekilinin tedbire itirazının kabulü ile HMK'nın 209/1. maddesi uyarınca verilen tedbirin kaldırılmasına karar vermek gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • kayıt gösteriliyor