Genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline yönelik ayrı bir dava açılmış olsa dahi, bu davada tedbir kararının alındığı yönünde bir iddianın ileri sürülmemiş olması karşısında, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Navlun alacağının tahsili amacıyla açılan itirazın iptali davasında görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu-
Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesiyle üstlenilip sonradan tadil sözleşmesiyle yapımından vazgeçilen Blok inşaatı ile ilgili fazlaya ilişkin saklı tutulan bedelin tahsili istemine ilişkindir davanın TTK. mad. 4/1 uyarınca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı; 4/1-c bendinde TBK'nın 470 v.d. madde hükümlerine atıf yapılmaması nedeniyle "mutlak ticari dava" da olmadığı, asliye hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
Davalı borçlu şirketin, davacıya ait olan dişi keçilerin tüm bakım, sigortalama, aşılama vb. gibi masrafları kendi üzerine olmak üzere, bahsi geçen keçilerden elde edilecek sütler için davacıya sözleşmede belirtilen şartlar altında ödemede bulunma yükümlülüğü altına girdiği, yine sözleşme uyarınca bu işlemler karşılığında keçilerin yavrularının davalının olacağı anlaşıldığından ve kiralananın hasılat kirası hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakla taraflar arasındaki ilişkinin hasılat kirası sözleşmesi kapsamında değerlendirilecek olmasına göre, sulh hukuk mahkemesince uyuşmazlığın esasına girilip sonuçlandırılması gerektiği-
İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmeyeceği, ancak pay cetvelinde gösterilmesi gerekeceği, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, ancak bu alacağın masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edileceği, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı- Müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 167. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacağın, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu- Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davanın 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli olduğu- Mahkemece, İİK'nın 235/1. maddesi yollamasıyla HMK'nın 114/1-ç maddesindeki kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu kabul edildiğine göre, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan HUMK'nın kesin yetkiye ilişkin 9. ve 27. maddelerine uygun olarak yazılı şekilde "mahkememizin yetkisizliğine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının aracı tüp dolum işletmesinde kullanılmakta ve davacı gerçek kişi tacir; kazaya karışan diğer aracın maliki ise davalı D. Tur. A.Ş olup anonim şirket olduğundan her iki tarafta tacir olup her iki tarafın ticari işletmelerine kayıtlı araçların katıldığı trafik kazasından kaynaklanan bir ticari dava olup TTK'nun 5. Maddesi gereği ticari davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. HMK 1. Maddesi gereği görev kamu düzeni ile ilgili olup hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemece, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın görev nedeniyle usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru olmadığı-
Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir davanın, dava şartı yokluğundan dolayı reddedilmesi gerekeceği-
İİK'nın 94/2. maddesine dayalı olarak açılan davada, adına taşınmazların tescili istenen borçluya husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı- İİK. mad. 94 uyarınca alınmış bir yetki belgesi bulunmadığından tapu ve tescil istemine ilişkin davanın HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmayacağı- Alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı; davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği Davalının takip tarihi, davacının takip tarihinden önce olup, her ikisinin alacağının da herhangi bir belgeye dayalı olmadığının anlaşılması halinde, davalının alacağının, davacının alacağından daha önce doğduğunun kabulü gerekeceği-Satış tarihi itibariyle geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesiyle sıra cetvelinde kendisine pay ayrılmamış olan alacaklıya yönelik açılan davanın hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise,"sıra cetvelinin iptali"ne değil, davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerektiği-
Davacı abonenin, aboneliğin bulunduğu adresi, "hangi amaçla" kullandığının usulüne uygun araştırılması gerektiği; avukatlık bürosu olarak kullandığı tespit edilir ise davaya bakmak için genel mahkemelerin görevli olacağı-
Tasarrufun iptali davalarında varlığı zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmasının zorunlu olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkında yapılmış bir icra takibinin olmasının yeterli olduğu- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, alacaklı tarafından açılmış olan itirazın iptali davasının sonucunun beklenerek, takibin kesinleşmesi halinde davanın esasına girilerek delillerin toplanıp yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi, itirazın iptali davasının reddedilip bu kararın kesinleşmesi halinde ise, 'davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddine' karar verilmesi gerekeceği- Dava tarihinden sonra takibe geçilmesi halinde, tasarrufun iptali davasının görülemeyeceğinin kabul edilemeyeceği-