Öncelikle harcın yatırılıp yatırılmadığı, daha sonra gider avansının yatırılması ve sonuçlarının değerlendirilmesi zorunluluğu karşısında ve Harçlar Kanunu'ndaki düzenleme ve harcın tamamlanmaması, yatırılmaması durumunda müteakip işlemler yapılamayacağı göz önüne alınarak, harcın tamamlanması konusunda ara karar oluşturulması, sonra belirlenen sürede bu hususun yerine getirilmemesi durumunda HMK'nın 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, anılan maddedeki yasal sürenin dolmasından sonra da, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken; müteakip işlem mahiyetinde görülmesi gereken gider avansının yatırılmaması ve bunun müeyyidesi dikkate alınarak dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, HMK 115/2 maddesi uyarınca, davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; gerekçede bahsedilen diğer davaların takip dosyası ile temyize konu dosyanın takip dosyası aynı olmasına rağmen, yapılan hacizlerin birbirinden farklı olduğu, temyize konu dosyada davanın konusu olan haczin 26.08.2011 tarihinde yapıldığı,bu nedenle ayrı bir davanın konusunu oluşturduğu gözetilmeden karar verilmesi doğru olmadığı gibi, 6100 sayılı HMK'nun 115/2 maddesi uygulanmasına rağmen, usulden ret nedenlerinden hangisinin uygulandığının da gerekçede belirtilmemesinin hatalı olduğu-
Sıra cetvelinde şikayetin, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara, yani, kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi gerektiği- Şikayete konu sıra cetvelinin 1. sırasında yer alan şikayet olunanın haczinin ilk haciz olduğu, şikayetçinin satış tarihinden önce bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine haciz koyduğundan, 6183 s. K. mad. 21/1  uyarınca, ilk hacze iştirak hakkı bulunduğu, mahkemece, ilk haczin kamu haczi olmamasına rağmen 6183 s. K. mad. 69 uyarınca şikayetin reddinin hatalı olduğu-
Davacı tarafından Belediyeden kiralanarak işletilen kafeteryaya ilişkin abonelik sözleşmesinden doğan fatura borcuna yönelik her iki tarafın da ticari işletmesine ilişkin davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu- Mahkemece; davanın "ticari dava" olarak kabulü ile öncelikle yargı yerinde ayrı asliye ticaret mahkemesi varsa görevsizlik nedeniyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, ayrı asliye ticaret mahkemesi yoksa, davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması ve HMK. mad. 297/1-a uyarınca da, kararın asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla verildiğinin hükümde gösterilmesi gerektiği-
İcra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmesini zorunlu kılan yasal bir düzenleme mevcut olmadığından şikayet üzerine icra mahkemesince verilen ödeme emrinin iptali kararının ardından borçluya yeni ödeme emri gönderilebileceği, yeni ödeme emrinin tebliği ile birlikte borçlunun itiraz ve şikayet hakkının yeniden doğacağı-
Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasinin dava açması için vesayet makamının izni gereklinin olduğu (TMK. mad. 462/8)- 
Yabancı mahkeme ilamının posta yoluyla tebliğ edildiği,usulünce kararın kesinleşmediği gerekçesiyle tenfize ilişkin davanın reddine karar verilmişse de,  karar metninden davalı vekilinin Köln'de ikamet ettiği anlaşıldığından, mahkemenin posta yoluyla davalı vekiline yaptığı bir tebligat varsa tebligat geçerli olup diplomatik yolla davalıya tebligat yapılmasının gerekmediği, mahkemece, kararın davalı vekiline tebliğine dair tebligat belgelerini sunması için davacı vekiline süre verilmesi, davacı vekilince bu belgelerin temini mümkün değil ise gerektiğinde adli yardımlaşma yoluyla yabancı mahkemeden karar tebliğine dair belgeler istenerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Yabancı mahkeme ilamının aslı veya onaylı sureti ve onaylı tercümesi ile kararın kesinleştiğini gösteren usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesini sunulmamış olduğundan, davacı vekiline bu hususta, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca usulünce kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği- HMK. mad. 1114/1-(ı)-(i) uyarınca derdestlik ve kesin hüküm dava şartlarından olması nedeniyle mahkemece resen gözetilmesi gerektiği- 
Uyuşmazlığa konu davanın HUMK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı; bu ara kararı yerine getirilmediğnde sadece bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş olup mevcut duruma göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun adresi için davacıdan bilgi vermesi İçin ihtar çıkarıldığında, davacı vekili dilekçe ile ABD adresinin tesbit edilemediğini ancak Tapu Müdürlüğü'nde yer alan adresine tebligatın yapılması istenilmişse de bu adrese bir tebligat yapılmamış olup, davalının Mernis adresinin tesbit edilememesi halinde, Tebligat Yasası'nın 35/2 maddesine göre "Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. "belirtildiğinden, Tapu Müdürlüğü'nde olan adresine tebligat yapılmaması halinde mernis adres de tesbit edilmediğinden bu yasaya göre tebligat yapılması gerektiği-
Delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrı olduğu- Ön inceleme hazırlık tutanağında keşif masrafları belirlenerek, ön inceleme hazırlık tutanağının davacıya tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde masrafın karşılanması, aksi halde avans eksikliği nedeni ile davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği ve ön inceleme hazırlık tutanağının “masraf için kesin süreler yönünden” ibaresini de içerir şekilde davacıya tebliğ edildiği, ön inceleme duruşmasında mahkemece davanın dava şartı yokluğundan davanın usulden reddedildiği görülmüş olup verilen kesin süre keşif masrafları için olup, HMK'nun 120. ve 114/1-g maddelerinin uygulanma olanağı olmadığından,  işin esasına girilerek, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Sözleşmenin, tarafların özgür iradesi ile düzenlendiği; davacı ve davalının özel hukuk hükümlerine tabi bu sözleşme uyarınca kişisel hakka dayanarak talepte bulunduğu; bu nedenle uyuşmazlıkta idari yargının değil, adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu-