Yargılanmanın yenilenmesi istemine ilişkin davada, mahkemece, ileri sürülen sebeplerin HMK'nın 375/1. maddesinde yazılı sebeplerden olmadığı kabul edildiğine göre, HMK'nın 379/1-c ve 379/2. maddeleri yollamasıyla HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın giderilmesi amacıyla açılan davada, Sulh Hukuk Mahkemesinin ilamı ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, dolayısıyla davacının başlangıçta var olan güncel hukuki yararının da ortadan kalktığı anlaşıldığından, mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı yüklenicinin, Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 30.04.2013 tarih ve 2012/711 E., 2013/468 K sayılı ilamıyla tasdik edilen taraflar arasındaki sulh protokolü uyarınca, edimlerini yerine getirmediğinin ve buna bağlı olarak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshedildiğinin tespiti ile sözleşmeye konu inşaatın teslimi istemlerine-
Süre, istihkak davaları yönünden bir dava koşulu olup, yasal yedi günlük sonra açılan davada, mahkemece, HMK. mad. 115/2 gereğince, dava koşulunun bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine ve kendisini vekille temsil ettiren davalı alacaklı yararına, maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceği-
Davalı işverenler nezdindeki davacının çalışmalarında itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitine ilişkin davada, mahkemece, davacı tarafa HMK. mad. 115/2 uyarınca, -6552 s. Kanunun 64. maddesi ile- 5521 s. Kanunun 7. maddesine üçüncü fıkra olarak eklenen düzenleme doğrultusunda, davaya konu istemi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun red iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin, ihtaratlı önel verilmesi; bu süre içerisinde "dava şartı" eksikliğinin tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi; Kuruma müracaat ve müracaatın reddine dair Kurum işlem veya eylemine ilişkin dava şartının tamamlanması halinde ise davanın esasına girilmesi gerektiği-
Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği, yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemeyeceği- Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olup, satış görevi (İİK. mad. 123), icra dairesine yüklenmiş olduğundan, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebinin ayakta olacağı- İki yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise haciz düşmeyeceği- Meskeniyet iddiasının kabulünün İİK'nın 106. maddesindeki süreleri durduracağına dair bir düzenleme bulunmadığı- Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenleneceği, aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararın bulunmayacağı ve bu durumda mahkemece, şikayetçinin haczi düştüğünden hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Diğer ica mahkemesi ilamıyla birleşen dosyada şikayet olunanın haczinin düşmediği kabul edilmiş olup hüküm borçlu tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğundan, bu ilamın asıl dosyada şikayet olunan yönünden bağlayıcı değil ise de, birleşen dosyada şikayetçinin alacağını borçludan temlik aldığı anlaşıldığından, birleşen dosyada şikayetçi yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve bu durumda mahkemece, şikayet olunanın haczinin ayakta olduğunun kabulü gerektiği-
Keşidecinin çek iptali davası açma hakkı bulunmadığı-
Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu; taraflar, ticari şirket olup, aralarında yapılan hizmet sözleşmesi, her iki tarafın ticari işletmesini de ilgilendirdiğinden, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olan somut uyuşmazlıkta, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncalarının gözardı edilmemesi ve uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davacı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davalıların tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesi uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı, aynı maddede TBK'nın 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı ve buna göre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğunu kabulünün doğru olmadığı- HMK. mad. 115/2 uyarınca, mahkemece, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verileceği- Mahkemece, HMK. mad. 114/1-c madde gereğince, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörülmeyen HUMK. mad. 7. ve 27 hükümlerine uygun olarak gerekçede "görevsizlik" kararı, hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi ve yetki ile ilgili herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmamış olmasına ve esasen yetki hususunun görevli mahkemece karara bağlanması gerekmesine rağmen gerekçede ve hüküm fıkrasında "yetkili" ibarelerine yer verilmesinin, HMK. mad. 21/1-c maddesi hükmü uyarınca, mahkemece verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde yargı yeri belirlenmesi gerektiği halde bu şart belirtilmeksizin görev uyuşmazlığı bakımından dosyanın Yargıtay'ın ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı tarafın istemi açıklattırılmadan, 28.11.2014 tarihinde, 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılan davanın, 1479 sayılı Kanunun geçici 18. maddesi kapsamında başvuru bulunmadığından bahisle reddine karar verilmişse de, öncelikle davacının istemi açıklattırılması, davacının isteminin istemini 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (1479 sayılı Kanun) kapsamında Bağ-Kur sigortalılığına hasretmesi halinde, davalı şirket hakkında husumetin oluşmadığı, husumetin sadece davalı Kuruma yöneltilmesi gerektiği gözetilerek, davacının davaya konu 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (1479 sayılı Kanun) kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti talebi ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na başvurusu bulunması gerekmesine ilişkin dava şartı noksanlığının giderilmesinin yargılama aşamasında mümkün olduğu dikkate alındığında, usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanabilmesi için, davacı tarafa, Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun red iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin, ihtaratlı önel verilmesi; bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi; Kuruma müracaat ve müracaatın reddine dair Kurum işlem veya eylemine ilişkin dava şartının tamamlanması halinde ise davanın esasına girilmesi gerektiği-