Delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrı olduğu- Ön inceleme hazırlık tutanağında keşif masrafları belirlenerek, ön inceleme hazırlık tutanağının davacıya tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde masrafın karşılanması, aksi halde avans eksikliği nedeni ile davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği ve ön inceleme hazırlık tutanağının “masraf için kesin süreler yönünden” ibaresini de içerir şekilde davacıya tebliğ edildiği, ön inceleme duruşmasında mahkemece davanın dava şartı yokluğundan davanın usulden reddedildiği görülmüş olup verilen kesin süre keşif masrafları için olup, HMK'nun 120. ve 114/1-g maddelerinin uygulanma olanağı olmadığından,  işin esasına girilerek, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Sözleşmenin, tarafların özgür iradesi ile düzenlendiği; davacı ve davalının özel hukuk hükümlerine tabi bu sözleşme uyarınca kişisel hakka dayanarak talepte bulunduğu; bu nedenle uyuşmazlıkta idari yargının değil, adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu-
Davalı arsa sahipleri gecikme tazminatı alacaklarının bulunduğunu savunmuş olup, davalı arsa sahiplerinin sözleşmeden doğan haklarını, teminat altına alabilmek amacıyla elde tuttuğu bağımsız bölüm veya bölümlerin gecikme tazminatı alacağı ödenmeden; sözleşmeye uygun olarak teslim olgusunun gerçekleştiği kabul edilemeyeceğinden, davalı yüklenici kooperatifin tescile hak kazanamayacağı- Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerektiği- Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanının Yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de olmadığı, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğu- Mahkemece, taraflar arasındaki ticaret mahkemesindeki dosya incelenerek, davalı arsa maliklerinin kaç bağımsız bölümün tapu devrinden kaçındıkları, elde tuttukları bağımsız bölümlerin değerlerinin anılan dosyadaki gecikme tazminatı alacağını karşılayıp karşılamadığı, alacaklarından fazla bağımsız bölüm tapusunu elde tutup tutmadıkları, buna göre davalı yüklenici kooperatifin tapu talep etme hakkının bulunup bulunmadığı, bu arada dava konusu bağımsız bölümün hukuki durumu gerekirse bilirkişi incelemesi ile belirlenerek sonucuna göre arsa malikleri yönünden karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki uygulama ve davacının taraf ehliyeti bulunduğu hususları gözardı edilerek, muhtemelen aktif davacı sıfatının bulunmadığı kastedilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
İdare mahkemesinin görev yönünden verdiği red kararının kesinleşmesi beklenerek karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmayıp, taşınmaz ve muhtesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında davacının muhdesatın tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmayıp dava şartlarını taşımadığından, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Her iki tarafın ticari işletmelerine kayıtlı araçların katıldığı trafik kazasından kaynaklanan davanın ticari dava olduğu ve görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanunu kapsamında olmadığı, davacı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davalıların tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 s TTK. mad. 4/1 uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı, aynı maddede TBK'nın 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı, buna göre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu- HMK. mad. 115/2 uyarınca, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörülmeyen HUMK'nın göreve ilişkin 7. ve 27. madde hükümlerine uygun olarak hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ibaresine yer verilmesinin doğru olmadığı-
İflas davalarında yetki kamu düzeni ile ilgili olduğundan, (iflas davalarında yetkinin) mahkeme tarafından re'sen dikkate alınması gerektiği- Bu durumda mahkemece, mahkemenin kesin yetkisine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 114/1-ç ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kesin yetki bulunmayan hallerde kurulması gereken hüküm şekline uygun olarak gerekçede ve hüküm fıkrasında "mahkemenin yetkisizliğine, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturduklarının uygulamada kabul edildiği, HMK 303/1 maddesinin “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlendiği, HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, HMK 115/2. maddesinin, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesini zorunlu kıldığı-
Davalılar, sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefilleri olup aynı zamanda asıl borçlu tarafından temlik eden banka lehine düzenlenen kambiyo senedinde avalist olarak imzaları bulunduğundan, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının davalılar hakkında hem kefilin hem de avalistin sorumluluğu çerçevesinde kambiyo senedine müracaat hakkının mevcut olduğu-