Takibe itiraz etmeyen davalı hakkında itirazın iptali davası açılamayacağı- Davalı şirket hakkında yapılan icra takibinde ödeme emrinin davalı şirkete tebliğ edildiği (cari hesaba dayalı aynı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip), yine bu takibe dayalı olarak açılan itirazın iptali davasında da dava dilekçesinin davalı şirkete tebliğ edildiği, artık bu şekilde TMK. mad. 887’de aranan hem asıl borçlu, hem de borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotek takip borçlusuna muacceliyet ihtarının gönderilme şartının gerçekleştiği-
Borçlu şirket adına vekaleten icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna giden ve talepte bulunan kişi avukat olmadığından, şirket yetkilisi de olmayan bu kişinin davaya vekalet ehliyeti olmadığı gerekçesiyle şikayetin esasa girilmeden dava (şikayet) şartı yokluğundan reddedilmesi gerekeceği-
Derdestlikten söz edilebilmesi için davaların taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerektiği- Yönetim kurulu üyesi olan davalının sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin dava ile davalının şirket ortağı olması nedeniyle açılan davaların konuları farklı olduğundan derdest bir davanın varlığından söz edilemeyeceği-
Gerçekte kesin olmayan bir karara ilişkin olarak mahkemece kararın kesin olduğunun yazılmasının, bu kararın temyizine ilişkin dilekçenin "kararın kesin olduğu gerekçesi" ile reddedilmesinin yok hükmünde olduğu ve hukuki sonuç doğurmayacağı- Kayıp kaçak bedeli ile sayaç okuma bedeli alınmasının haksız şart olduğu iddiası ile açılan dava görülmekteyken, değişen 6446 sayılı kanunun 17/10. maddesine göre de mahkemelerin yetkisi, bu davaya konu edilen bedelleri belirleyen Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı hale gelmiş olup tarifeler içinde bulunan ve maliyet unsuru haline getirilen kayıp-kaçak bedeli gibi vs. bedellerin EPDK kararıyla abonelerden alınıp alınamayacağı konusundaki ihtilafın sonlandırılmış olduğu, davacı taleplerine göre bakılan davanın konusuz kaldığı , ancak davanın açılma tarihine göre hangi tarafın haklı olduğunun tespitinin yapılarak oluşacak sonuca göre yargılama giderleri hakkında buna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; her ne kadar, davacının davasının mahkemenin 2012/635 E.sayılı dosyasındaki sebeplere dayandığı, bu konuda da kesinleşmiş hüküm bulunduğu, HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca aynı davanın önceden kesin hükme bağlanmış olmasının bir dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK'nun 114/1-i ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; tedbir nafakasının her gün doğan ve işleyen haklardan olması ve miktarının (konusunun) değişmesi nedeniyle, önceki tarihli tedbir nafakasının reddine ilişkin mahkeme kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği- Her davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği-
Tapu kayıt malikinin davacının miras bırakanı ile ayni kişi olduğunun tespiti isteği- Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemeleri olduğu-
Davanın, BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olup yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, davacıya borcun doğumunun işlem tarihinden önce doğduğunu ispat imkanı verilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Kooperatifin ihyası davasının açılabilmesi için ek tasfiye işlemlerinin zorunlu olduğunun anlaşılması gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılmasının gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun'a göre Tüketici Mahkemelerinde değil, genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği- Mahkemece, HMK. mad. 114/1-c ve 115/2 gereğince göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK'nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede ve hüküm fıkrasında "Dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine, yer verilmesinin hatalı olduğu-