İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu şirket hisse devrinin görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisinin olmadığı, kaldı ki davada incelenmesi gereken hususun davalı borçlunun yaptığı tasarruflarının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla İİK 277 vd maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediği olduğu, açıklanan şekli ile görevin, İİK 281. maddesine göre genel mahkemelere ait olduğu-
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı Karayolları Genel Müdürlüğü 'nün, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı ve hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden açılan davaların idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerektiği-
Dava dilekçesinde mahkemenin adı, dava konusu ve değeri, vakıalar, deliller ve hukuki sebepler dışında kalanlardan herhangi birinin eksik bırakılmış, yazılmamış olması durumunda hakimin davacıya eksikliğin tamamlanması için kesin süre vermesi gerektiği- Kesin sürenin bir haftalık süre olacağı bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağı- Dava dilekçesinde, davalının adresini göstermiş olması nedeniyle bulunması zorunlu unsurun dilekçede mevcut olduğu göz önüne alınarak; davalının tebligata yarar açık ve güncel adresinin sorulması ve tespite çalışılması, bunun mümkün olmaması halinde ise ilanen tebligat için davacı yana süre verilmesi ve sonucu dairesinde hüküm kurulması gerektiği-
Nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücu alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacı tarafça dava açılırken alacağın temliki hükümlerine de dayanıldığına göre, HMK'nın 115. maddesi uyarınca sonradan sunulan temliknamenin tamamlanan dava şartı niteliğinde olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekeceği-
Danışıklı işlem ile diğer kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak dava konusu taşınmazın davalıya satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacıya bu taşınmaza haciz ve satış isteme yetkisinin tanınmasına karar verilmesi gerektiği- Davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan tazminat davasının sonucu beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde, mevcut delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede hata yapılarak "kesinleşmiş bir takibin bulunmadığı, aciz belgesinin sunulmadığı" gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Temyiz yoluna başvuru harcının yatırılmayan ve dilekçesinin temyiz defterine kaydedilmediği tespit edilen fer'i müdahilin temyiz isteminin reddi gerektiği- Tüketici konumundaki davacı tarafından açılan off shore hesaba yatırılan paranın istirdadı istemine ilişkin davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu-
Gerekçeli karar, davalıya, davacı tarafından bildirilen'adresine tebliğe çıkarılarak, tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ yapılmış ise de, daha önce bu adrese usulüne uygun yapılmış bir tebligat bulunmadığı, gerekçeli kararın adı geçen davalıya tebliği Tebligat Kanunu'na uygun olmadığından davalının temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü gerekeceği- Mahkemece, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı gerekçesiyle, davanın, HMK'nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemenin görevsizliği nedeniyle, dava dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Davacı talebi mülkiyet hakkına dayalı müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil alacağına yönelik olup, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında bir talep niteliğinde olmadığından Aile Mahkemesi' nin görevli olmadığı; uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Davacı vekilince dava açılırken gider avansının yatırıldığı ve bu avansın harcanmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davacı tarafça baştan yatırılan gider avansı dikkate alınmadan oluşturulan bu ara kararın usulüne uygun olduğundan bahsedilemeyeceği-
Taşınmazın orman vasfıyla hükmen tescil ile Hazine adına kayıtlı olarak tescil edildiğinden orman parseli üzerinde meydana getirilen muhdesatlara yasallık sağlayacak şekilde tespit kararının verilemeyeceği- Tapu kaydının beyanlar hanesinde taşınmazın bir kısmının 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı yazılı bulunduğuna göre, dava konusu fındık ağaçlarının tamamının veya bir kısmının orman dışına çıkartılan sahada kalıp-kalmadığı kesin olarak belirlendikten sonra, orman olan sahada kalan muhdesat ile ilgili davanın reddi, orman dışında bulunan yani 2/B kapsamında bulunan muhdeat ile ilgili ise davanın kabulü gerektiği-