Taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedelin, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacağı- Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanunu’nun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanması gerektiği- Emsal olarak seçilen ve dava konusu taşınmazla aynı özellikleri taşıyan komşu parsele ilişkin kararın güçlü delil oluşturduğu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesinde esas alınması gerektiği-
Taraflar arasında uyuşmazlık kira ilişkisinden doğduğuna göre; işyeri sigorta poliçesi kapsamında ödenen bedelin rücuen tahsili istemine ilişkin sigortacı tarafından halefiyet yoluyla açılan davanın da sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Kira ilişkisine dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olmasına göre mahkemece, davanın HMK'nın 114/1-c maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK'nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kadının açtığı bağımsız tedbir nafakası davasında "pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı" tarafından düzenlenen raporda davalı-davacı kadın ile görüşüldüğü, kadının herhangi bir sağlık probleminin bulunmadığının belirtildiği görülmekle beraber, aynı dosyada kadının akıl hastası olduğuna dair bir iddia ve bu yönde yapılan bir araştırmanın da bulunmadığı, erkek tarafından evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında ise; "davacı kocanın tam kusurlu olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, bu dosyada da davalı-karşı davacı kadının akıl hastası olduğuna dair bir iddianın ileri sürülmediği ve bu konuda bir araştırmanın da yapılmadığı, tarafların bu davadan sonra yeniden bir arada yaşamaya başladıkları anlaşılmakta olup, son açılan davada, davalı-karşı davacı kadının ruhsal rahatsızlığı bulunduğunu gösteren, bu hususa bağlı olarak vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve davalı-karşı davacı kadının vücut dokunulmazlığına müdahale edilmesini gerektiren, böyle bir inceleme ve araştırma yapmaya yetecek düzeyde ciddi ve inandırıcı bir delil de bulunmadığı görüldüğünden, yerel mahkemece davalı-karşı davacı kadının TMK. mad. 405. ve HMK. mad. 56/1 uyarınca vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği yönünde bir araştırma yapılmasına gerek olmadığına ilişkin olarak verilen direnme kararı yerinde olduğu-
Arabulucuya başvurmadan dava açılması halinde, bu eksikliğin tamamlattırılması yönünde her hangi işlem yapılamayacağı ve davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği ve bu kurala diğer mahkemelerden görevsizlikle gelen dosyalar yönünden bir istisna da getirilmemiş olduğu- Arabuluculuk başvurusunda bulunmanın "tamamlanabilir" dava şartı olmadığı- HMK.'nun "...Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez..." şeklindeki 115/3. maddesi uyarınca, davalı yan görevsizlik kararının verildiği tarihe kadar cevap dilekçesi vermediğinden ve dava şartı yönünden bir itiraz ileri sürmediğinden, görevsizlik kararı verilmesinden sonra, dosyanın görevli mahkemeye ulaşması aşamasına kadar arabulucuya başvurma dava şartının giderilmesinin mümkün olduğu-
Tarafların TTK'nunda düzenlenen ticari şirketlerden olduğu, davacı şirketin hesabından davalı şirket hesabına yapılan ödemenin sehven yapıldığından bahisle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali için, süresinde eldeki davanın açıldığı; başka bir anlatımla her iki tarafın tacir olduğu, bu davanın TTK mad. 4/1 hükmüne göre her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğundan nisbi ticari dava niteliği taşıdığı tartışmasız olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından dava açılmadan önce dava şartı arabulucuk kapsamında arabulucuya başvurulduğuna ilişkin son tutanağın dava dilekçesine eklenmediği, nitekim arabulucuya başvurmadan davanın açıldığı anlaşıldığına göre; ilk derece mahkemesince davanın TTK mad. 5/A ve 6102 Sayılı HMK mad. 114/2 ve 115 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
8. HD. 12.09.2019 T. E: 2018/15098, K: 7438-
Tazminat istemine konu olayın davalı Belediyenin hizmet kusuruna dayanması halinde, tazminat istemine ilişkin davanın, idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği-
Davacı davasını, yürürlükte bulunan kanuni düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açmış ise "yargı yolu bakımından görevsizliğe" dair verilecek kararla birlikte; harç, masraf ve vekalet ücreti yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Davacı-alacaklı üçüncü kişi belediyenin haciz ihbarnamesine karşı verdiği cevabının gerçek olmadığını aslında borçlunun Belediye nezdinde hak edişleri olduğunu ancak Belediyenin borçlu ile muvazaalı işlem yaptığını iddia ederek tazminat isteminde bulunduğundan, uyuşmazlığın çözümünde icra hukuk mahkemesinin görevli olduğu-