İlk davada taşınmazların, miras yoluyla gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, ölü olduğu belirtilmek suretiyle murisin kızı adına tespit edildikten sonra, askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davası sonucunda Kadastro Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen kararı ile mirasçılar adına tapuya tescil edildiği, eldeki dava dosyasında ise davacıların anılan ve arkadaşlarının, aynı taşınmazların kendi murisleri adına bulunan eski tapu kayıtları kapsamında kaldığını, Kadastro Mahkemesinde görülen davadan haberdar olmadıklarını ve bu davada adlarına pay tescil edilmediğini ileri sürerek, taşınmazların miras payları oranında adlarına tescili istemiyle dava açtıkları anlaşılmaktadır, bu haliyle her iki davanın taraflarının ve dava sebeplerinin farklı olduğu tartışmasız olup, davaların sırf aynı taşınmazlar hakkında görülmesi nedeniyle, kesinleşen ilk davanın sonraki dava yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinin kabulünün hukuken mümkün bulunduğu-
İki yıllık hak düşürücü sürenin, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davaları yönünden bir dava koşulu olduğu, bu nedenle HMK'nin 115/2. maddesi gereği dava koşulunun bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2. maddesi gereğince, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına, maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken, maktu vekalet ücretini geçer şekilde nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığı ve bu hususun kararın bozulmasını gerektirmiş ise de yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Abonelik sözleşmesinde kayıp kaçak bedeline ilişkin maddelerin haksız şart olduğunun tespiti ile iptali, haksız tahsil edilen bedelin iadesi istemiyle açılan davada verilecek hükmün bir faturaya mahsus olmayacağı gibi ileriye dönük art etkisi doğuracağından ve kayıp-kaçak vs. bedellerinin alınması sebebiyle dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşınmış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren toplu bir uyuşmazlığın bulunması nedeniyle, davanın "belirsiz alacak" davası değil, muarazanın men’i (çekişmenin giderilmesi) niteliğinde olduğu ve bu durumda, davanın müddeabihinin tüketici hakem heyetinin sınırı dâhilinde kaldığından bahsedilemeyeceği ve davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği-
........ İş Mahkemesi'nin görevsizlik kararının, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmekle, bundan sonra davaya bakacak olan mahkemeyi bağlayıcı olduğu, yerel mahkemece ........... İş Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle davanın HMK 114/1-c maddesindeki “mahkemenin görevli olması” dava şartı eksikliği nedeniyle HMK 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği-
Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi gereğince, toplantıyı takip eden günden itibaren 1 ay içinde genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabileceği, ay ile başlayan süreler başladığı günü takip eden ayda aynı güne karşılık gelen günün tatil saatinde sona ereceğinden, hesabın 1 ay yerine 30 gün olarak yapılmasının hatalı olduğu-
Araç muayene belgelerinde kuzey-güney ayrımı yapılmaksızın sadece “TÜV-TÜRK” logosunun yer aldığı ve fakat resmi internet sitesinin iletişim bölümünde ise yalnızca Tüvtürk Kuzey A.Ş.’nin ticaret unvanın bulunduğu hususları gözetildiğinde, pasif husumetin tayininde bahsi geçen yanılmanın kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığının kabulü gerekeceği, bu durumda mahkemece, HMK'nın 124 ve 115. maddeleri gereğince, davacıya iradi taraf değişikliği yapmak üzere süre verilip dava dilekçesinin ilgilisine tebliği sağlanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bonoya dayalı alacak davasında, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek üzere bir haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilinin kesin süre içinde beyanda bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı-
İntifadan menin, dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceği ve yemin dahil her türlü delil ile ispatlanacağı- Davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması hallerinin bu kuralın istisnası olduğu-
Mesleki veya ticari amaçla hareket etmeyen kişilerle vekalet verdikleri avukat arasında doğan uyuşmazlığa tüketici mahkemesinde bakılacağı-