Davacı tarafından davalı aleyhine Uyuşmazlık Hakem Heyeti'nin kararıyla yapılan başvurunun kabulüne kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Konkordato talebi üzerine kesin yetki dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi durumunda, mahkemece, HMK. m.20'de belirtilen sürede talep olması halinde, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi ve konkordatoya yönelik alınan tedbir kararlarının re'sen kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği-
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiğinin düzenlendiği, bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği-
Mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca 7036 sayılı Kanun'un 4. maddesindeki düzenleme gereği davaya konu istemi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun ret iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin süreli ihtarat gönderilmesi, bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması hâlinde, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi, Kuruma başvuru şartının tamamlanması hâlinde ise davanın esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nin 115/2. maddesindeki kuralın "Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder." düzenlemesini içerdiği; düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerektiği; bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi gerekeceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatından son yüklenicinin sorumlu olduğuna dair hesaplamanın yapılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olup, bu haliyle hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatının tüm yükleniciler arasında paylaştırılmasının doğru olmadığı- Mahkemece, Ticaret Sicil Müdürlüğü kaydından re’sen silindiği anlaşılan davalı şirketin ihyası için dava açmak üzere davacı tarafa HMK’nın 115/2. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca kesin süre verilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından tahkime başvurulmadan önce sigorta şirketine başvurulmakla beraber, yanlış yönetmelikle belirleme yapan maluliyet raporunun sunulmuş olması tamamlanabilir bir dava koşulu olmakla, haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekeceği, söz konusu belirlemenin ise Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerinden çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekeceği-
Çocuk Koruma Kanunu'nun 26/3. maddesinde mahkemeler ve çocuk hakiminin bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan tedbir kararlarını almakla görevli olduğu düzenlendiğinden 2828 sayılı Kanun'un 22. maddesinde düzenlenen tedbir kararlarında da çocuk mahkemelerinin görevli olduğu, dava konusu şehirde çocuk mahkemesi bulunduğundan, tespit kararının çocuk mahkemesinde verilmesi gerektiği, dolayısıyla mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Çek tedavüle çıktıktan sonra ödenerek ilk cirantaya döndükten sonra tekrar tedavüle çıktığından ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu açıklandığı üzere bulunmamakta, ancak keşideci, lehtar ciranta ve ilk ciranta ile takip alacaklısı hamil arasında sorumluluğun bulunduğu, zira ilk cirantanın çeki yeniden tedavüle sokmakla ikinci cirantaya ciro etmeden önceki durumuna döndüğü ve alacaklı tarafından ikinci ciranta hakkında takip yapılamayacağının kabulü gerekeceği, o halde, ilk derece mahkemesince re'sen İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, şikayetçi borçlu tarafından kambiyo şikayeti ile birlikte borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini de talep ettiği görülmekle, derdestlik söz konusu olmadığı halde HMK.'nun 114/1-ı ve 115. maddeleri uyarınca derdestlik nedeniyle usulden reddinin isabetsiz olduğu-
6100 sayılı HMK 115 ve 117. maddeleri gereğince davalı tarafın yetkiye yönelik itirazının görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden, mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamı gereğince göreve yönelik karar verilmekle yetinilmesi gerekirken hatalı şekilde yetki itirazı hususunda da karar verilmesinin doğru olmadığı-