Borçluya ödeme emri tebligatının borçlunun bilinen adresine gönderildiğinin, ........... tarihinde bila tebliğ iade edildiğinin, akabinde ödeme emrinin ............... tarihinde borçlunun mernis adresine tebliğ evrakı üzerinde Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliği'nde ayrıntılı olarak izah edilen şerh bulunmaksızın TK’nın 21/2. maddesine göre tebliğ edildiğinin görüldüğü, o halde, hukuki tavsif hakime ait olmakla ve tebligatın usulsüz olduğu görülmekle Bölge Adliye Mahkemesince tebliğ tarihi düzeltilerek sair itirazların incelenmesi gerekeceği-
Tebliğ yapılmadan iadenin nedeni adres yetersizliği olduğundan, Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin ikinci fıkrası gereğince muhatabın mernis adresine normal yolla tebligat çıkartılıp iade halinde aynı Kanun’un 21/2. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, adres yetersizliğinden iade edilen tebligat üzerine satış ilanının doğrudan borçlunun mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince tebliğinin usule aykırı olduğu- Mahkemece şikayetçi A.B. yönünden, satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesiyle, adı geçenin maliki olduğu ........... bağımsız bölüm numaralı taşınmazlara yönelik şikayetin kabulü ile ihalenin feshine, maliki olmadığı ......... bağımsız bölüm numaralı taşınmazlara yönelik şikayetinin ise aktif husumet yokluğundan reddi ile para cezasına yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tebligatın yapıldığı adresin otel olması nedeniyle 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin Tebligat Kanunu’nun 18. maddesine aykırı olduğu bu nedenle 3. haciz ihbarnamesi gönderilme şartları oluşmadığından davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın esası incelenmeksizin reddine karar verilmişse de; Tebligat Kanunu'nun 18. maddesinin otelde geçici konaklayanlar yönünden uygulanabileceği, davacının otelde ortak olduğu, konaklayan olmadığı, haciz ihbarnamelerinin usulüne uygun şekilde muhatabın bilinen en son adresinde tebliğ edildiği ve davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Bozma sonrası, mahkemece tarafların beyanlarının alınmasından sonra açıkça bozma nedenlerine uyulması ya da eski kararda direnilmesine dair ara kararı oluşturması gerektiği- Mahkemenin bozma nedenlerinden her birine, ne sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koyması gerektiği- Mahkemece "renkli olarak yapılmamış olan tebligatın iptalinin hem usul ekonomisine hem de İİK’nın ruhuna aykırı olduğu" gerekçesi ile direnme kararı verilmişse de, mahkemenin bozma kararının gerekçesini yanlış yorumlayarak ve yanılarak direnme gerekçesi oluşturduğu-
Davalı şirket adına olan tebligatların yetkilisinin ikametgâh adresine tebliğe çıkarılmasının usule uygun olmadığı- Şirket adına yetkilisinin kızına tebliğ edilerek yapılan tebligatın da usulüne uygun olarak yapılmadığı- Şirketin adresi ticaret sicil müdürlüğünden yeniden sorularak, bildirilecek adresin daha önce tebligat yapılan adresten farklı olup olmadığının denetlenmesi gerektiği-
Bilirkişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olsa da,  ilgiliye gönderilen ödeme emrine ilişkin tebligat "bilirkişilik sıfatı" nedeniyle yapılmadığından ve PTT'nin yazısında; "şikayetçi hakkında oluşturulan e-tebligat adresinin bilirkişilik mesleğinden dolayı iletilecek tebligatları almaya elverişli hale getirildiğinin, ancak şahsi tebligatları almaya ilişkin kullanım şeklinin aktif edilmediğinin" bildirildiği görüldüğünden, ödeme emri tebliğinin e-tebligat olarak yapılamayacağı-
Muhattapların adreste bulunmama sebebi araştırılmadan doğrudan daimi çalışanlara yapılan tebligatın geçersiz olduğu-
Mahkemece, vasiyetnamenin açılmasına karar verilmiş ise de; mirasçı ...’a ve mirasbırakanın kendisinden önce .............. tarihinde ölen kardeşi ... mirasçılarından ..., ..., ..., ..., ... ve ...’e duruşma günü ve vasiyetnamenin onaylı örneğini içerir şekilde tebligat çıkartılıp tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde evrak bulunmadığının görüldüğü, bunun yanında, mirasçı ...’a yapılan duruşma günü ve vasiyetname tebligatının Tebligat Kanunu'nda belirtilen ilke ve kurallara aykırı olarak TK'nın 10/2. maddesi gözardı edilmek suretiyle, mirasçı adına önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan doğruya TK'nın 21/2. maddesine göre yapıldığı ve usulsüz olduğu da görüldüğünden, mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 596/2. maddesi uyarınca, gerektiğinde mirasbırakanın mirasçılık belgesi temin edilerek tespit edilecek tüm mirasçılar ve diğer ilgililer usulüne uygun çağrılmadan, vasiyetnamenin açılıp okunmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Şirkete gönderilen satış ilanı tebligatının, şirketin yetkili temsilcisi olan dava dışı diğer borçlunun ikamet adresinde "aynı konutta daimi birlikte ikamet eden ve muhatabın geçici olarak çarşıya gittiğini beyan eden ehil ve reşit yön. eşi... imzasına tebliğ edildi." şerhi ile yetkili temsilci imzasına tebliğ edildiğinin görüldüğü, dosya içerisinde mevcut Ticaret Sicil Müdürlüğünün cevabi yazısından, kendisine tebligat yapılanın, tebliğ tarihinde, borçlu şirketi münferiden temsile yetkili olduğu görülmekle birlikte borçlu şirkete satış ilanı tebliği, şirket yetkililerinin ikamet adresinde şirket yetkili temsilcisinin kabul etmesi şartı ile yapılmış olup, bu durumda muhatap adına yapılan tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu'nun 10/3. maddesine uygun yapılmış olmakla usulüne uygun olduğu-
Borçlunun bilinen en son adresine usulüne uygun tebligat çıkarılması zorunlu olup, takibin dayanağı olan tahliye taahhütnamesinde ve örnek 14 nolu tahliye emrinde gösterilen, ayrıca alacaklının icra müdürlüğüne bildirdiği ve bilinen son adres olarak kabulü gereken adres doğru ve eksiksiz yazılmaksızın tebligat çıkarılması ve adres yetersizliği nedeniyle tebliğ edilememesi durumunda, Tebligat Kanunu'nun 10. maddesi gereğince bilinen son adrese tebligat çıkarılması kuralının yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği- Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca; borçlunun hakkındaki takibi öğrendiğini beyan ettiği tarihten daha önce öğrendiği hususu alacaklı tarafından yazılı delille ispat edilemediğine göre, tebliğ tarihinin borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi esas alınarak düzeltilmesine ilişkin kararın yerinde olduğu-