H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksinin her türlü delille ispatlanabileceği- Şikayetçinin şikayet dilekçesinde, TK’nun 21/2. maddesine göre yapılmasına esas olan iade tebligatların da usulsüz olduğunu, ............. tarihinde yapılan tebligatta beyanı alınan 184 nolu komşusunun olmadığını ve tebliğ yapılan bu adreste devamlı ikamet etmediğini sadece yazlık olarak kullandığı evi olduğunu, 23.08.2019 tarihinde şikayetçinin mernis adresine yapılan tebligatta ise gerekli araştırma yapılmadan iade işleminin yapıldığını ileri sürdüğünün anlaşıldığı, o halde mahkemece; şikayetçi bila tebliğ şerhini içeren tebligat mazbatalarında belirtilen maddi olguların aksini iddia ettiğine göre yukarıda bahsi geçen H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararı uyarınca borçlunun bu iddiası ile ilgili deliller toplanarak ispatlamasına imkan tanınması, gerektiğinde zabıta araştırması da yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olmadığından bunun sonucu olarak dahili davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı- Dahili davalıya yapılan tebligatların usulsüz olması nedeniyle şeklen verilen kesinleşme şerhi de usulsüz olup, anılan kesinleşme şerhine itibar edilemeyeceği-
Elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin davada, tebliğ memurunun, ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevinin bulunduğu, muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyanı ve bunun tevsik edilmesinin ardından maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebileceği, somut olaya gelince; ilk derece mahkemesinin kararını temyiz eden davalıya anılan kararın tebliğ tarihinde işte olduğu belirtilerek 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21/1 maddesine göre tebliğ edildiği, adı geçen davalının karar tarihinden önce yurt dışına çıkış yaptığı görülmekle birlikte davalının yurda ne zaman geri dönüş yaptığının anlaşılamadığı, bu durumda, davalının yurt dışına çıkışından sonra Türkiye'ye giriş tarihi tespit edilerek tebliğin yapıldığı tarihli gerekçeli karar tebliğinin tebligat mevzuatına uygun olup olmadığının tespiti ile istinaf dilekçesinin yasal süre içinde verilip verilmediği belirlenmeksizin eksik araştırma ile hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Kişilerin mernis adresleri Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar kapsamında zaman zaman güncellenerek değişikliğe uğrayabildiği-  7201 s. Tebligat Kanunu m. 10 uyarınca, alacaklının tebligat yapılmasını istediği "...İç Kapı No:6 ..." adresi ile borçlunun mernis adresi olan ve tebligat yapılan "..İç Kapı No:A ..." adresinin aynı yere ait olup olmadığının yöntemince araştırılması, aynı adres olduğunun anlaşılması halinde usulsüz tebligat şikayetinin reddine; farklı bir adres olduğunun anlaşılması halinde ise, tebliğ tarihinin borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi esas alınarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davalının MERNİS adresine yapılan tebligatlarda İstanbul’da olduğu tespit edildiğine göre, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesi uyarınca, davalının adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adres olarak kabul edilmesi ve bu adrese doğrudan T.K.nın 21/2 madesi gereğince tebligat yapılmasının doğru olmadığı- Taraf teşkili kamu düzeni ile ilgili olup, anılan hususun yargılamanın her aşamasında temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınması gerektiği-
Dava, ortaklığın giderilmesi davasında davanın kabulüne dair verilen karara karşı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.Davacı vekili; ... parselde muris N. D. adına kayıtlı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı K. C. D. adına tesciline karar verildiğini ancak tapu kayıt maliki N. D. mirasçılarından D.’ye dava dilekçesi ve gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmediğini ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.Mahkemece dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilip, savunma ve delilleri toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan adı geçenin savunma ve hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş,bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamayacağı ve yargılama yapılamayacağı- Yargılama sırasında yapılan tebligatlarla ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerektiği- Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemesi gerektiği- Dava dilekçesi tebliğ edilmişse de her parselin ayrı ayrı dava konusu olduğunun gözden kaçırıldığı, tebligatın bilinen en sonra adrese yapılması gerektiği, yargılamanın başında “Bozca köyü” adresine tebligatın yapıldığı, taşınmazın değerinin görev sınırını geçmesi nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek bu kararın da “Bozca köyü” adresine tebliğ edildiği, ancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karara ilişkin tebligatın bilinen en son adrese değil, doğrudan MERNİS adresi şerhi ile tebligatın muhtarlığa bırakıldığı, yine Yargıtay onama kararının ve karar düzeltme dilekçesinin de doğrudan MERNİS adresine yapıldığı dikkate alındığında davalıya yapılan bu tebliğlerin usulüne uygun olmadığı ve bu nedenle kararın davalı yönünden kesinleştiğinden söz edilemeyeceği-
İsticvap davetiyesinin davacıya doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesi 2. fıkrasına göre işlem yapılarak tebliğ edildiği görülmekte olup bu şekilde yapılan tebligatın 7201 sayılı Kanun'un 10. maddesine aykırı olup usulsüz olduğu, mahkemece, 7201 sayılı Kanun'un 10. maddesine uygun olarak yapılacak tebligat ile davacının duruşmaya çağrılması, ibraname ve tediye makbuzu hakkında beyanının tespit edilmesi, imza inkârı olursa belge aslını getirtip imza incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
T.K .21/2’ye göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüş ise de; Belediye Başkanlığı’nın müzekkere cevabında adres kayıt sistemindeki adresinin güncellendiği belirtildiğinden, adreslerin aynı yere ait olduğu anlaşılmakla, borçlunun adresine T.K.21/2’ye yapılan tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulü gerektiği-
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, uygun bir meşruhatda bulunularak TK'nın maddesine göre tebliğ işlemlerini tamamlandıktan sonra muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adres olarak kabul edilerek TK'nın 21/2. maddesine göre tebligatın buraya yapılması gerektiği- Usulsüz tebligat yapılması halinde savunma hakkının kısıtlanmış olacağı-