Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalıların şikâyet hakkının yasal sınırlar içerisinde kullanılıp kullanılmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulmayacakları-
Tarafların mesaj yolu ile karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettiklerinin, erkeğin kadının babasına çektiği mesajla eşi hakkında küçük düşürücü sözler söylediği, davacı ile aynı işyerinde çalışan iş arkadaşlarının tanık olarak dinlendiği, bu tanıklardan birinin fiili ayrılığın başladığı gün hakkında, "davalının sebepsiz şekilde eşyalarını toplayarak evi terk ettiği" yönünde bilgi verdiği, diğer tanıkların ise "davalının kadının işyerine gelerek huzursuzluk çıkardığının ve eşini işyerinde küçük düşürdüğüne ilişkin olarak görgü sahibi olduklarının anlaşıldığı uyuşmazlıkta, davalı erkeğin eşine ağır hakaret ettiğinin, eşinin işyerine giderek huzursuzluk çıkardığının ve eşinin başkaları yanında küçük düşmesine neden olduğunun, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiğinin açık olduğu anlaşıldığından, erkeğin eşine nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- "Erkek eşe yüklenen kusurlu davranışlarına dair eylemlerin kadının gerçekleştirmiş olduğu kusurlu davranışların bir sonucu olduğu, bu nedenle, kadın eşin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
4. HD. 09.11.2021 T. E: 15746, K: 8469-
Erkeğin eşine ağır hakaret ettiği, eşinin işyerine giderek huzursuzluk çıkardığı ve eşinin başkaları yanında küçük düşmesine neden olduğu, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği uyuşmazlıkta, erkeğin eşine nazaran ağır kusurlu olduğu- "Erkek eşe yüklenen kusurlu davranışlara bakıldığında bu eylemlerin kadının gerçekleştirmiş olduğu kusurlu davranışların bir sonucu olduğu" görüşünün benimsenmediği-
Davalı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı- Davalının davacıya yönelik davranış ve sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya söylediği "lan" ve "gözüne sokayım mı" şeklindeki sözler ile "youtube" adlı internet sitesinde de paylaştığı "Burada kaç tane üç numara yazıyor?, bu numaraları gözüne sokarım, seni işinden ederim, benim kim olduğumu biliyor musun?, arabanı parçalatırım lan" şeklindeki sözlerin davacıyı küçük düşürücü nitelikte olduğu, toplum önünde rencide ettiği ve emeği ile para kazanan davacı açısından üzüntü verici olduğu ve tazminat gerektirdiği-
Haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası-
Davacının aracını teslim aldığı tarihten sonrası için araç mahrumiyet bedeli isteyemeyeceği- Zararın, mahrum kalınan kira bedeli yönünden tazmini yoluna gidildiğinden artık aracın değer kaybı bedeline de hükmedilemeyeceği-
Müvekkili tarafından sarf edilen sözler neticesinde kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına TBK'nin 58. maddesi uyarınca uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekeceği-
Erkeğin eve sık sık alkollü gelmek suretiyle kusurlu olduğu, kadın eşin ise; kayınvalidesine ağır küfürler ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı uyuşmazlıkta, tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu ve kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve ayrıca erkek eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu haberin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; haber görünür gerçeğe uygun ve güncel olup yapılmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi bulunduğu-Basının, okuyucunun dikkatini habere çekmek amacı ile çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulduğundan da söz edilemeyeceği- Dava konusu haberin toplumun bilgi edinme,basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu-Haberin başlığı çarpıcı olsa da davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmasının yerinde görülmediği-