Her ne kadar garanti sözleşmesinde, kefalette olduğu gibi limit koşulu bulunmamakta ise de, belirsizliğin garantisi olamayacağından ve dava konusu sözleşmede ne miktar kredi açılacağı yani neyin garanti edildiği belli olmadığından davacı borçlunun sorumluluğundan söz edilemeyeceği–
MK’nun 6. maddesi gereğince kanun hilafını emretmedikçe taraflardan herbirinin iddiasını ispata mecbur olduğu, senede karşı ancak senetle ispatın mümkün olduğu-
Ödeme emrine konu prim borcuna itiraz edilmemesi ve takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun ödeme emrinde istenen borç yönünden -506 sayılı kanun md. 84 ve İİK. md. 72 uyarınca- olumsuz tesbit davası açmasının mümkün olduğu–
Daha önce 5400 $’lık bonoyu imzalayıp verdiğini kabul eden davacının, imzaladığı bu bonoyu geri almadan «bononun tarihinde yanlışlık yapıldı» denilerek 15400 $’lık bonoyu imzalamasının «hile» niteliğinde olmadığı ve bu nedenle de bu konuda tanık dinletilemeyeceği–
Olumsuz tesbit davasının reddine ilişkin karar kesinleşmeden, alacaklının, bu kararda lehine hükmedilen inkâr tazminatı ile yargılama giderlerini takip konusu yapamayacağı–
Olumsuz tesbit davasının kabulü halinde, davacı - borçlu yararına % 40’dan (şimdi %20'den) az olmamak üzere «haksız takip tazminatı»na hükmedilebilmesi için, öncelikle davacının bu hususu dilekçesinde talep etmiş olması ve ayrıca alacaklı tarafından yapılmış olan icra takibinin hem «haksız» hem de «kötüniyetle» yapılmış olduğunun kanıtlanması gerektiği (İİK. 72/V)- Alacaklının «kötüniyetli» sayılabileceği/sayılamayacağı durumlar–
Borçlunun -«nakit» olarak ya da «çek»le veya «alacağın temliki» suretiyle yaptığı- ödemelerin, «dava konusu borç dışındaki başka bir borçla ilgili olduğunu» ileri süren davalı - alacaklının, bu savunmasını isbat zorunda olduğu–
Keşidecinin lehtar ile kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan ilişkiye dayanan defileri, hamile karşı ileri sürebilmesi için, hamilin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun, keşideci tarafından ispat edilmesi gerekeceği–
Davalının yetki itirazında «iki ayrı mahkemenin yetkili olduğunu» belirtmekle yetinip, seçimlik hakkını kullanmamış olması halinde yetki itirazının geçerli olmayacağı–