İİK.nun 277 vd maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişinin “borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğunu” ileri sürmesi halinde, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekeceği, çünkü iptal davasının dinlenebilirlik koşullarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin “borçlu” durumda olması, başka bir deyişle alacaklının gerçekten “alacaklı” sıfatını taşıması gerektiği–
6183 s. Kanunun 31. maddesi uyarınca –İİK.’nun 283. maddesine paralel olarak- iptal davalarında ayna ilişkin bir istek söz konusu olmayacağından, davalı-üçüncü kişinin, borçludan aldığı dava konusu taşınırı/taşınmazı elinden çıkarmamış olması halinde, mahkemece “tahsil hükmü” verilemeyeceği-
Tasarrufun iptâli davasında, dava konusu taşınmazın, borçludan taşınmazı satın alan davalının elinde bulunması halinde, mahkemece "tasarrufun iptâline", buna karşın dava konusu taşınmazın -ister dava açılmadan önce, isterse dava sırasında- davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış olması halinde, davanın o taşınmazın yerine geçen değere dönüşeceği ve davayı kaybeden davalının bu değer oranında tazminat ödemekle yükümlü olacağı (tasarrufun iptâlini istemiş olan davacı alacaklının dava aşamasında, dava konusu taşınmazın davalının elinden çıkmış olduğunu öğrenince, davasını nakdi tazminata -malın yerine geçen değerin ödenmesine- dönüştürebileceği)-
İİK. 277 vd. göre açılan iptal davası sonucunda verilen «tasarrufun iptaline» ilişkin ilâmın, kesinleşmeden takip konusu yapılabileceği–
6183 sayılı Kanunun 24 vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunan tasarrufun iptali davalarının amacının «borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarrufların butlanına hükmettirmek» olduğu-
6183 sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı açılan iptâl davalarında, mahkemenin "yapılan tasarrufun, davacı kamu idaresinin alacak miktarı ile sınırlı olarak iptâline" (ya da; "yapılan tasarrufun davacı alacaklının alacak ve -faiz ve masraf gibi- eklentilerini karşılayacak miktarda iptâline") şeklinde karar vermesi gerekeceği-
İptâl davasının konusunu borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişinin elinden çıkardığı mallar yerine geçen değerin oluşturması halinde, bu değerler üzerinde "borçlu"nun değil, "üçüncü kişi"nin -davacının alacağından fazla olmamak üzere nakden tazmin ile sorumlu tutulacağı-
Tapudaki taşınmaz satış vaadi şerhinin iptâline yönelik dava sonucunda mahkemece sadece "satış vaadi şerhine dair tasarruf işlemlerinin davacı yönünden geçersiz sayılmasına" karar verilmekle yetinilmesi gerekirken, "sicildeki şerhin iptâli" sonucunu doğuracak biçimde hüküm kurulamayacağı-
Dava konusu taşınmazın, üzerindeki haczile (ipotekle) birlikte borçlu tarafından üçüncü kişiye satılmasından sonra bu haciz nedeniyle (borçlunun borcundan dolayı) cebri icra yolu ile satılır ve bu satış bedelinden üçüncü kişiye artan para ödenirse, bu kişinin sorumluluğunun kendisine ödenen bu para kadar olacağı–
'Alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı' iddia edilerek açılmış olan ipoteğin (ipotek işleminin) iptâli davası sırasında, ipoteğin paraya çevrilip, ortada iptâli gerektirecek bir işlemin kalmadığının (davanın bedele dönüştüğünün) açılması ve davalı şirketin bütün aktif ve pasifleri ile birlikte başka bir şirkete devredilmiş olduğunun saptanması üzerine, HUMK. 186 (şimdi; HMK. 125) gereğince davacıya 'devralan şirket hakkında davaya devam edip etmeyeceği' sorularak, 'davacının alacak ve fer'ilerini (eklentilerini) geçmemek üzere ipotek bedeline hasren davanın kabulüne' karar verilmesi gerekeceği-