Bir kısım davalılar tarafından zamanaşımı savunması ileri sürülmüş olmasına rağmen, diğer davalı tarafından zamanaşımı savunması ileri sürülmediğinden mahkemece diğer davalı hakkında işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu davalı yönünden de zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece; borçlunun, şikayet dilekçesinde dayandığı vakıaların dışına çıkılıp, kamu düzeniyle ilgili olmayan, re'sen dikkate alınacak hususlar kapsamında da bulunmayan; "belediyece tellal görevlendirilmediği hallerde ancak icra müdürlüğü çalışanlarının tellal olarak görevlendirebileceği, somut olayda ise tellal olarak görevlendirilenin şoför olduğu" nedenine dayalı olarak ihalenin feshine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu parsel üzerinde davacı tarafından yapılan yapı bulunduğu fakat davacı tarafından yapılan köprünün kapsadığı alanın DSİ kanalı üzerinde olduğu, taşınmaz sınırı içinde kalmadığı tespit edildiğinden anılan parsel dışında bilirkişi raporunda gösterilen, DSİ kanalı içinde kalan köprü hakkında da hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu-
İcra Müdürlüğü'nce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun çalıştığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Bu sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesinin hatalı olduğu- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin gösterilmesi gerektiği- İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıaların oluşturduğu ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilebileceği- Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakimin iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı- Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebileceği veya değiştirebileceği-
Davacı vasisi tarafından kısıtlı davacı adına dava açılabilmesi için TMK'nın 462/8. maddesi gereği, vesayet makamından husumete izin kararı alınması gerektiğinden, davacı vasisine, davalı aleyhine işbu sıra cetveline itiraz davasını açabilmesi için TMK'nın 462/8. maddesi uyarınca husumete izin verilip verilmediğinin vasiden sorularak, varsa bu kararı sunmak üzere kesin süre verilmesi gerektiği-  İİK'nın 83/2. madde hükmüne göre, maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların icra müdürlüğünce sıraya konacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği-  İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu'nca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği-  Mahkemece, davanın TBK. 19'da düzenlenmiş genel muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Boşanma davasında, mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği- Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunmanın genişletilemeyeceği, değiştirilemeyeceği- Davacı kadın dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakaları yönünden bir talepte bulunmamış, ön inceleme duruşmasında ise maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri olduğuna yönelik beyanda bulunmuş, ancak bu taleplere yönelik olarak açıklamasını sonraki dilekçesiyle yapmış olup davalı tarafın ise, bu taleplere muvafakat etmemiş olduğu görüldüğünden, bu taleplerin iddianın ve savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu- Davacı tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmadığından, davacının maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerektiği-
İcra Müdürlüğü'nce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun çalıştığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Mahkemece, davanın muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine borçlunun çalıştığı kurumca bu madde hükmü uyarınca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Mahkemenin borçlunun çalıştığı kurumca yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarıca İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın bu ilkelere göre çözümlemesinin doğru olmadığı-
HMK. mad. 25/1'de “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkimin, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı”nın düzenlendiği- Ayıp ihbarı niteliği itibariyle satın alınan maldaki ayıbın varlığını satıcıya bildirmeye yönelik bir tasavvur açıklaması olduğundan, "bildirim yükümlülüğü"ne uyulmadığını davalı satıcının ileri sürmesi gerektiği- Satıcı tarafından, davacı tüketicinin yasal süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına yönelik bir savunma ileri sürülmedikçe bu hususun, mahkemece re’sen dikkate alınıp değerlendirilemeyeceği- Davacı tarafından satın alınan aracın gizli ayıplı olduğu, davalı tarafından, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına ilişkin bir itirazın da bulunmadığı ve bu durumda ayıp ihbarının -mülga 4077 s. TKHK. mad. 30 yollamasıyla mülga 818 s. BK. mad. 198 uyarınca- süresinde yapıldığının kabulü gerekeceği-