Lehtar tarafından keşideciye karşı yapılan takiplerde, lehtar senetteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan, ‘imza itirazının kabulü’ne karar veren icra mahkemesinin ayrıca bu kararla birlikte, borçlu lehine % 20 tazminata da hükmetmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından kendisine karşı açılan menfi tespit davasında davalı- alacaklının def'i yolulyla alacaklı olduğunu ileri sürmesi halinde, borçlunun açtığı menfi tespit davasının, alacağın bağlı olduğu zamanaşımını keseceği ve bu davanın kesinleşmesine kadar zamanaşımının işlemeyeceği, ancak menfi tespit davasının kesinleşmesinden sonra, alacaklının TTK.'da öngörülen sürelerde kambiyo senedine dayalı olarak yaptığı takipte zamanşımını kesen bir talepte bulunmaması halinde, icra mahkemesince 'icranın geri bırakılmasına' karar verilmesi gerekeceği-
Senetteki/çekteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senedi/çeki elinde bulundurup takibe başlayan ya da imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğunu, mahkemece bilirkişi ücretini yatırması için alacaklıya usulüne uygun kesin süre verilmesi gerekeceği, bunun yerine, borçluya kesin süre verilerek, bu sürede bilirkişi ücretinin yatırılmaması halinde "borçlunun imza itirazından vazgeçmiş sayılacağına" karar verilemeyeceği-
“İmza inkarı” nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikteki HMK.’nun 209. maddesinin değil İİK.’nun 170. maddesinin uygulanması gerekeceği, buna karşın; sahtelik iddiasının “imza inkarı” dışında bir nedene dayanması halinde, bu durumda İcra İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, sorunun HMK.’nun 209. maddesinin uygulanarak çözümlenmesi gerekeceği- Son durumda; C. Savcılığınca veya mahkemece ayrıca bir “tedbir kararı” verilmesi gerekmediği; borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce “sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması” gerekeceği, icra dairesinin bu konudaki olumsuz kararının borçlu tarafından süresiz şikayet(İİK.16/II.) konusu yapılabileceği, bu olasılıkta borçlu tarafından doğrudan doğruya icra mahkemesine de başvurulmasına yasal bir engel bulunmadığı, icra mahkemesinin bu başvuru üzerine, HMK.’nun 209/I maddesini re’sen dikkate alarak -hukuk mahkemesindeki (İİK. 72) veya ceza mahkemesindeki (TCK. 204,207,210)- sahtelik davası “bekletici mesele” yapılmadan “sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına” karar verilmesi gerekeceği
“İmza inkarı” nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikteki HMK.’nun 209. maddesinin değil İİK.’nun 170. maddesinin uygulanması gerekeceği, buna karşın; sahtelik iddiasının “imza inkarı” dışında bir nedene dayanması halinde, bu durumda İcra İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, sorunun HMK.’nun 209. maddesinin uygulanarak çözümlenmesi gerekeceği - Son durumda; C. Savcılığınca veya mahkemece ayrıca bir “tedbir kararı” verilmesi gerekmediği; borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce “sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması” gerekeceği, bu olasılıkta borçlu tarafından doğrudan doğruya icra mahkemesine de başvurulmasına yasal bir engel bulunmadığı, icra mahkemesinin bu başvuru üzerine, HMK.’nun 209/I maddesini re’sen dikkate alarak, sahtelik davası “bekletici mesele” yapılmadan “sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına” karar verilmesi gerekeceği-
Takip yapan son hamil alacaklının, lehtarın kızı olması halinde, bonodaki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan, senetteki imzanın borçlunun elinin ürünü olmaması halinde, alacaklının ağır kusurlu sayılarak inkar tazminatıyla sorumlu tutulması gerekeceği-
Bonoda sorumluluğun tek bir imza ile doğması nedeniyle birden fazla atılan imzaların imza sahiplerini, duruma göre asıl borçlu veya aval veren konumuna sokacağını; keşidecinin imzası dışında, bononun önyüzüne atılan her imzanın 'aval' hükmünde olacağını, avalistin keşideci gibi borçtan sorumlu olacağı-