Boşanma davası devam ederken kesinleşen yabancı mahkeme boşanma kararının, tanıma kararı ile kesinleştiği andan itibaren kesin hüküm ifade edeceği; tedbir nafakasına ise boşanma veya ayrılık davasının de­vamı süresince hükmolunabileceği; evliliğin sona ermesinden sonra tedbir nafakasına hükmedilemeyeceği; tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıkları dikkate alınarak, davacı yararına dava tarihinden bu tarihe kadar geçerli olacak şekilde tedbir nafa­kasına hükmedilmesi gerekeceği-
Davanın, yardım nafakasına ilişkin olduğu, davalıya dava dilekçesinin ve duruşma gününe ilişkin biçimde yapılmasının tebligat işleminin geçerlilik şartı olduğu, tebliğin Tebligat Yasası’na uygun olmadığı, muhtar imzasının kaşe olarak yer aldığı, mahkeme tarafından bu durumun fark edilerek duruşmada tebligatın PTT'ye iade edilerek ıslak imzanın alınmasının istenildiği, ancak bu ara kararının yapılan usulsüz tebliği sağlığa kavuşturamayacağı, sonradan giderilen imza eksikliğinin tebliği geçerli hale getirmeyeceğinin kabulü gerektiği, o halde, mahkemece davalıya dava dilekçesi Tebligat Yasası’na uygun tebligatın kanuna gösterilen şekilde tebliğ edilerek savunması alınarak, sonucuna uygun bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davacıların dava tarihi itibariyle reşit oldukları, daha evvel Aile Mahkemesi'nin kararında davacılar için yardım nafakası takdir edildiğinin sabit olduğu, o halde davadaki istemin daha önce hükmedilen yardım nafakasının artırılması olarak değerlendirilmesinin gerekeceği, mahkemece, hukuki yanılgı sonucu davanın tedbir nafakasının artırılması olarak nitelendirilmesinin isabetli bulunmadığı, o halde mahkemece yapılacak iş somut olayda tarafların değişen ve gelişen ekonomik durumları, özellikle davacıların eğitim hayatlarının devam ediyor olması gibi hususlar göz önünde bulundurularak, bir miktar artırıma gidilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasında görülen nafaka davasında, davalının 18 yaşını doldurmuş olması ve sigortalı bir işte çalışıyor olması nedeniyle iştirak nafakasının kaldırılmasının talep edildiği, davalının, halen üniversite hayatı devam ettiğinden ve ekonomik gücü de yetersiz olduğundan davanın reddini dilediği, iştirak nafakasının yardım nafakasına dönüşmesinin çocuk ergen olduğu halde eğitimi devam ediyorsa mümkün olduğu, davalının eğitime devam etmesi sebebiyle şartları değerlendirilerek, tarafların gelir ve içinde bulundukları muhtaçlık durumu, yoksulluğa düşecek olma şartı göz önünde bulundurularak nafakanın kaldırılmayarak yardım nafakası olarak devamının gerektiği-
Babanın kısıtlı olmasının bakım borcunu ve nafaka sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Boşanmanın eki niteliğinde olan yoksulluk ve iştirak nafakasının hüküm kesinleşmeden takibe konulamayacağı,tedbir nafakasının ise hüküm kesinleşmeden icra edilebileceği-
Çocuğun, velayeti hukuken babada olduğu halde, dava tarihinden beri fiilen davacı annesinin yanında kaldığı ve ergin olduğu tarihe kadar da fiilen onun tarafından bakıldığının anlaşılması halinde çocuk için "dava tarihinden geçerli" olacak şekilde ana yararına nafakaya hükmedilmesinin hukuka uygun olduğu- Velayetin tevdiine ilişkin kararlar, geçici ve derhal icra edilebilir nitelikte olmadıkça, kesinleştiği tarihten itibaren ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağından ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağından velayet sahibinin değiştirilmesine ilişkin bu davanın çocuğun ergin olmasıyla konusuz hale geldiği-
Ergin çocuklar, koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 328/2 ve 364 maddelerine göre babalarından nafaka talep edebileceklerinden davalı yararına yoksulluk nafakası takdir edilirken bu çocukların masraflarının ölçü olarak alınamayacağı-
Korunmaya muhtaç çocuk, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na ait sosyal hizmet kuruluşlarında koruma altına alınmışsa, kurumun, yardımda bulunduğu kişiler için Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafaka ile yükümlü bulunanlar hakkında dava açmak hakkına sahip olduğu, bu nedenle korunmaya muhtaç çocukların korunma altına alınmasına ilişkin önlemlerin, bu önlemlerin kaldırılması ve değiştirilmesine ilişkin kararlar bakım yükümlüsü ana ve babanın haklarına etkili olduğu gibi, doğurduğu sonuçlar ve yükümlülükler bakımından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na da etkili olduğu-
Çocuğun ayrıca dava açmasına lüzum olmadan Medeni Kanuna göre, ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına rağmen eğitimi devam ettiği takdirde kalkmamakta, devam etmekte olduğundan hiç bir malvarlığı ve geliri bu­lunmayan davalıya eğitimi sona erinceye ka­dar davacı babanın bakma yükümlülüğünün de­vam edeceği-