Trampaya konu edilen taşınmazlar arasındaki değer farkının tasarrufun yalnız başına satış olduğunu göstermeye yeterli olmadığı- Trampa işlemine konu taşınmazların mevkii ve miktar itibariyle denk olmaması, davalının cevap dilekçesine göre trampadan bilgisinin olmaması, taşınmaz hissesini "vekâletname vererek 1.500,00 TL bedelle devrettiğine" yönelik beyanı, diğer davalı tarafından trampada karşılık olarak alınan yerde diğer davalının eşi lehine intifa hakkı şerhi bulunması, 2 m2 miktarındaki bir hissenin trampa edilmesinin taraflara ekonomik menfaat sağlamaması, diğer davalının trampa yolu ile pay edindikten sonra dava konusu taşınmazda diğer bir kısım payları da seri şekilde satın alarak neticeten pay sahibi olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, trampa yolu ile pay ediniminin muvazaalı olduğu, diğer davalının gerçekte satış işlemi ile pay edindiği ve davacı taraf yönünden önalım hakkının var olduğu-
Makul bir süre içinde satışı diğer paydaşlara bildiren ve hüküm altına alınan ön alım bedeline daha yargılamanın başında razı olan başvurucunun, bedelin depo edilmesinde ve yargılamanın uzamasında herhangi bir kusurunun bulunduğunu söylemenin mümkün gözükmediği, ilk derece mahkemesinin, makul bir süre içinde depo kararı ve sonrasında depo edilen paranın vadeli hesapta tutulması kararını verme imkânına sahipken bu yollara tevessül etmemesinin başvurucunun alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğramasına yol açtığı, mahkemenin bu tutumu sonucunda ön alım bedeline ilişkin alacağı basit bir tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânını kaçırdığı ve mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğü ihlal ettiği-
Önalım hakkına konu tarımsal arazinin resmî satışının gerçekleştiği tarihte sınırdaş tarımsal arazi maliklerine önalım hakkı tanıyan 5403 s. K. m. 8/İ/2 hükmü, yargılama sırasında yürürlükten kaldırılmışsa da, kanundaki bu değişikliğin eldeki davada uygulanamayacağı (aksi halde, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık oluşacağı, kazanılmış hakların zarar göreceği, maddi hukuka ilişkin kanun maddelerinde yapılan değişikliklerde derhal uygulanma ilkesinin de söz konusu olmadığı)- Dava konusu taşınmazın tarımsal amaçla kullanıldığı, taşınmazların birbirine bitişik olup, arasında fiili sınır olmadığı- "Dava tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmünün temyiz incelemesi sırasında yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle bölge adliye mahkemesince davanın yasal dayanağının yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı, yargılama giderlerinin dava tarihi itibariyle haklılık durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği" ve "önalım hakkına konu davalıya ait taşınmaz ile davacıya ait komşu taşınmazın nitelikleri ve yüzölçümleri dikkate alındığında tarımsal bütünlüğün bulunmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, cevap dilekçesi sunmayan davalının, fiili taksim savunması ile kötüniyet iddiasını, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği- HGK.'de yapılan görüşmeler sırasında davalının usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmadığı, fiili taksim iddiasının temyiz aşamasında ileri sürülemeyeceği görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Önalım davası mirasçılardan sadece biri tarafından kendi adına tescil isteğiyle açılmışsa da, davacı tarafa verilen süre üzerine, davacı dışındaki mirasçıların davacı vekiline verdikleri vekâletnameler ile davacının eldeki davayı açmasına ve önalım hakkına konu payların onun adına tesciline muvafakat ettiklerinden, önalım hakkına konu payın davacı mirasçı adına tescili konusunda mirasçıların kendi aralarında TMK 702/2'ye uygun biçimde oy birliğiyle karar vermiş oldukları- "Davacının kendi adına tescil isteğiyle açtığı bu davanın tereke adına açılmış bir dava olarak kabul edilemeyeceği, diğer mirasçıların muvafakatinin ancak tereke adına dava açılması için yeterli ve gerekli olduğu, önalım davasının tereke adına açıldığının kabul edilebilmesi için tescil talebinin de tereke adına yapılması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece, davacı ... ...'ın önalım hakkını kullanmasında dayanağı olan 13/108 payın diğer elbirliği ortakları ... ..., ... ... ve ... ...'ın da davaya dahil edilmek suretiyle muvafakatlerinin alınması; ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa, dava dışı önceki elbirliği ortakları ... ... (... kızı), ... ..., ... ... ile davacı ...'ın paylarını diğer elbirliği ortaklarına temlik ettikleri de göz önüne alınarak, muris ... ... terekesine temsilci atanması için dava açmak üzere davacıya uygun bir süre verilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, keşfen belirlenen bedel ile tapu harç ve masrafları toplamının davacı yana depo ettirilerek davanın kabulüne karar verildiği, keşif ile belirlenen bedelin tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp, davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşıdığı, davacı tarafın bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, mahkemece bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından dava konusu payın tapuda gösterilen satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan önalım bedelinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734. maddesi uyarınca hükümden önce belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan tahkikat ile keşifte dinlenen tanık beyanlarından ve dosyaya sunulan bilirkişi rapor ve krokisinden davacı ...’ın taşınmazda eylemli olarak kullandığı bir yer olduğu belirlenmediği gibi, davalıya pay satan ...’ın da kullandığı yerin şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinin anlaşıldığı, bu durumda taşınmazda fiili taksimin varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece, önalım talebi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Yargılamanın yenilenmesi dilekçesinin müstakil bir davanın dilekçesi olup Hukuk Muhakameleri Kanunu hükümleri uyarınca yeni bir davanın yargılama sürecine tabi olduğu, davacının mamelek hukukunu ilgilendiren bir davayı açması halinde Harçlar Kanunu uyarınca peşin harcı yatırması ve mahkemece de bu hususun re sen gözetilmesi gerekeceği, hâl böyle olunca, mahkemece; öncelikle davanın önceki davadan bağımsız yeni bir esasa kaydedilmesi, eksik harcın tamamlanması, dilekçeler teatisi aşamasından sonra taraf delillerinin toplanıp sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekeceği-
Dosya içerisinde bulunan tapu kayıtlarının incelenmesinde ve UYAP Takbis sistemi üzerinden yapılan kontrollerde dava konusu taşınmazda davacı ......nın paydaş olmadığının anlaşıldığı, bu durumda mahkemece, davacının payını devretmiş olması nedeniyle önalım hakkı sona ermiş olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu parsel açısından da davanın kabulü ile, davalı adına kayıtlı payın iptali ve davacı adına tesciline dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı-