Davalı babanın medeni hali, aylık geliri, bu günkü geçim şartları, nafakanın niteliği itibariyle ananın da buna katılma zorunluluğu ve çocuğun yaşı gözününde tutulduğunda iştirak nafakasının aylık 500 TL. olarak belirlenmesinin fazla olduğu-
Kadının, karşı dava dilekçesinde, "erkeğin kredi kartları borcu için babasından aldığı ve geri ödemediği paranın iadesini maddi tazminat" olarak talep etmesi halinde, bu istek, boşanmanın fer’isi niteliğinde olmayıp, bağımsız bir talep olduğundan, bu talebine ilişkin nispi peşin harcı tamamlaması için süre verilmesi, tamamlandığı takdirde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek; bu taleple ilgili görevsizlik kararı verilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının az olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuklar için takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu-
Müşterek çocuk lehine takdir edilen iştirak nafakasının takdir edildiği tarihten itibaren geçen sürede enflasyon ve ekonomik nedenlerle değerinin düştüğü, yaşça büyüyen çocuğun, eğitim ve öğrenim koşullarının değişmesi nedeniyle, ihtiyaçlarının arttığı da açık olduğundan, tarafların tespit edilen sosyal ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim dikkate alındığında, mahkemece; artırılan iştirak nafakası miktarının az olup, TMK.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı-
Borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde istirdat davasının açılması gerektiği- Borcun ödenmesi takside bağlanmışsa, 1 yıllık dava açma süresinin son taksidin ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı- İİK. mad 72 uyarınca, fazladan yapılan iştirak nafakası ödemesinin hesabında davacının dava tarihinden geriye doğru son bir yıl içinde ödediği fazla nafaka miktarın tespit edilmesi gerektiği-
Velayeti anneye verilen küçüğün babası ile arasında kurulan kişisel ilişki, çocukların yaş ve eğitim durumlarındaki değişen şartlara göre her zaman yeniden düzenlenebileceğinden, mahkemece, çocuğun yaşına ya da baba ile aynı şehirde olup olmadığına göre kademeli olarak ilişki kurulmasına dair verilen kararın isabetli olmadığı-
Soybağı hükümlerinin, soybağını kuran hukuka tâbi olacağı ancak ana, baba ve çocuğun müşterek millî hukuku bulunuyorsa, soybağının hükümlerine o hukukun, bulunmadığı takdirde müşterek mutad mesken hukukunun uygulannasının gerektiği- Yetkili yabancı hukukun, belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, ilgili hükmün uygulanmayacağı; gerekli görülen hâllerde, Türk hukukunun uygulanacağı- Velayet hakkı kendisine verilmeyen kişinin, çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, özellikle çocuğun sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararlarının esas tutulacağı; kişini, bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu- Ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velayeti altında olduğu ve yasal sebep olmadıkça velayetin ana ve babadan alınamayacağı- Hâkimin vasi atanmasına gerek görmediği durumlarda kısıtlanan ergin çocukların da ana ve babanın velayeti altında kalacağı- Evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velâyeti birlikte kullanacağı- Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse; hâkimin, velâyeti eşlerden birine verebileceği- Velâyetin, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu- Ana ve baba evli değilse velâyetin anaya ait olduğu- Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkimin, çocuğun menfaatine göre, vasi atayacağı veya velâyeti babaya vermesinin gerektiği-
Davacı dava tarihinde daha önce çalıştığı işten elde ettiği gelirden daha düşük gelir elde ediyorsa da, davacının boşanma kararı kesinleşmeden evvel söz konusu işten çıkartıldığı, davacının bu hususu temyiz konusu yapmadığı, bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuk lehine olan iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi talebinin, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ihtiyaçları karşısında, iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı- Davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı değerlendirildiğinde, mahkemece, "nafakanın indirilmesi" talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye bırakıldığı ve çocuk için aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, müşterek çocuğun %98 oranında engelli olduğu, davacının çalışmadığı, çocuğu ile birlikte 250 TL karşılığında kirada oturduğu, engelli çocuğu için aldığı 780 TL maaş ile geçimini sağladığı; davalının ise, babasına ait evde eşi ve bir çocuğu ile birlikte oturduğu, kuruyemiş işyeri olduğu, işyeri kirasının 1.200 TL olduğu, aylık gelirinin 1.000 TL olduğu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığından gelen yazı cevabına göre, davacının üç ayda engelli yakını aylığı olarak 849,39 TL, ayrıca engelli yardımı adı altında 769 TL evde bakım aylığı aldığı görülmüş olup, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, çocuk için alınan aylık yardım maaşları, ekonomik göstergelerdeki değişim ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında; aylık 500 TLye artırılan iştirak nafakası miktarı fazla olduğu-
İştirak nafakasından kaynaklanan uyuşmazlığın, aile mahkemesinde görümesi gerektiği-
İştirak nafakasına ilişkin  davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesi gerekirken, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak genel mahkeme sıfatıyla hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Yargılamanın yenilenmesi talebinin kararı veren mahkemece inceleneceği-