Yapılan incelemede; davalı erkeğin istinaf dilekçesinde ortak çocuğun velâyeti ve kişisel ilişki yönünden de istinaf itirazında bulunulduğu hâlde bölge adliye mahkemesince velâyete ve kişisel ilişkiye yönelik istinaf itirazlarının incelenmediğinin anlaşıldığı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesinde; istinaf incelemesinin, kamu düzenine aykırılık görülen hâller dışında, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağının düzenlendiği, o halde davalı erkeğin istinaf dilekçesinin içeriğinde "velâyete ve kişisel ilişkiye” yönelik istinaf talebi de bulunduğu halde belirtilen bu yönlere ilişkin istinaf talebi incelenmeden talebe uygun olmayan istinaf sınırlaması yapılmak suretiyle karar verilmesinin doğru olmadığı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda; eşini annesiyle yaşamaya mecbur bırakan, annesinin evliliğe müdahalelerine sessiz kalan ve eşine şiddet uygulayan davacı-karşı davalı erkek, kadına nazaran daha fazla kusurlu olmasına rağmen tarafların eşit kusurlu kabul edilmelerinin doğru olmadığı- Tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, o halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı- 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip, tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, velayet hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Bölge adliye mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlara göre, kadının, erkeğin ailesinin ortak konuta gelmesini istemediği, erkeğe yönelik komşu kadınla güven sarsıcı davranışta bulunduğuna dair suçlamada bulunması nedeniyle erkeğin ortak konutu terk etmek zorunda kaldığı, boşanma davası açtıktan sonra ise tarafların müşterek çocuklar için aynı evde, farklı odalarda bir süre daha kaldıkları anlaşıldığından, kadın tam kusurlu olup, yazılı şekilde kusur tespitinin doğru olmadığı- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1.-2. maddesi koşullarının davacı-davalı erkek yararına oluştuğu- Dosya arasında müşterek çocuğun kafasının kırıldığına yönelik görüntülerle birlikte, çocuğun annesinden şiddet gördüğüne yönelik babasıyla yaptığı yazışmaların var olduğu, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velâyeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının, yaşanılan ortamında da inceleme yapmak sureti ile araştırılması ve diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle anne-babadan hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilerek, idrak çağındaki çocuk bizzat dinlenilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip velayet ve kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulü ve iştirak nafakasının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-davalı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası ile davalı-davacı erkeğin açtığı aynı hukuki nedene dayalı birleşen davanın-
Feragatin geçerli kabul edilebilmesi için hukuki varlığını sürdüren bir davanın mevcut olması gerektiği- Boşanma davası, erkek eşin ölümüyle konusuz hale geldikten sonra, davacı kadının feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurmayacağı, TMK. m. 181/2 uyarınca ölen eşin mirasçılarının kusur  belirlemesi yönünden davaya devam etme haklarının da bulunduğu-
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakimin, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorunda olduğu- Yine boşanma veya ayrılık vukunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu- Bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun, 19.10.2017 tarihinde, dava açıldıktan sonra dünyaya gelmiş olduğu- Çocuğun doğduğu tarihten itibaren tedbir nafakasına,boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Ortak çocuk yararına aylık 250 TL tedbir nafakasına ilişkin hüküm davacı tarafından istinaf edilmemiş ilk hükümdeki miktarlar yönünden davalı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde davalı aleyhine, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 400 TL tedbir nafakasına hükmedilmesinin doğru bulunmadığı-
Boşanma veya ayrılık sonucu çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu hususunun hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerektiği-
Her ne kadar yargılama sırasında velayete ilişkin sosyal inceleme raporu ve küçük ortak çocuğun mahkemece beyanı da alınmış ise de karardan sonra meydana gelen gelişmeler nedeniyle bu raporun ve beyanın yeterli olmadığının görüldüğü, o halde, temyiz aşamasında sunulan belgeler değerlendirilerek davalı-davacı babanın iddialarının araştırılması, yürütülen soruşturma dosyasının getirtilmesi, psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan heyete inceleme de yaptırılarak, ortak çocuğun halen nerede olduğunun, tarafların fiilen bulundukları yerin barınma ve yasama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması, toplanılan tüm deliler birlikte değerlendirilerek ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İştirak nafakasının talep edilmesi halinde, mahkemece, bu istemin dışına çıkılarak iştirak nafakası ile birlikte bunun eklentisi olarak ortak çocuğun öğrenim gideri için de ayrıca belirli bir meblağa hükmedilemeyeceği- "İştirak nafakasının kamu düzenine ilişkin olduğu, çocuğun üstün yararının dikkate alınması gerektiği, hâkimin tarafların talebiyle bağlı olmadığı, iştirak nafakasının taleple bağlılık ilkesinin istisnası olduğu"şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-