Şikayete konu ihalenin 29/05/2017 tarihinde yapıldığı, borçluya yapılan satış ilanı tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre usulsüz olduğu, ancak borçlu vekilinin şikayet dilekçesinde; “...dosyaların fotokopisini almak için 22.05.2017 tarihinde icra müdürlüğüne gittiğinde 29.05.217 tarihinde taşınmazın açık arttırması olduğunu öğrenmiştir. Müvekkilim 22.05.2017 tarihinde taşınmazın ihalesinden haberdar olmuş olup müvekkilim ihale tarihine çok yakın bir zamanda ihaleden haberi olmuş olup müdahale imkanı olmamıştır....” şeklinde beyanda bulunduğu, bu durumda, borçlunun makul süre önce ihaleden haberdar olduğunun kabulü gerekip, satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshine karar verilemeyeceği-
Öğrenme ile itiraz süresinin başlayabilmesi için borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin bulunması gerektiği ve böyle bir durumda, öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, itiraz süresinin de bu tarihten başlayacağı-  Ödeme emrinin takip borçlusu yerine, borçlu ile isim benzerliği olan kişiye çıkarılması durumunda, şikayetçi borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, borçlu icra takip dosyasından fotokopi alsa bile itiraz süresinin işlemeye başlamayacağı ve borçlu hakkındaki takibin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi takip kesinleşmeden konulan hacizlere ilişkin şikayetin de süresiz şikayete tabi olduğunun kabulü gerektiği-
Vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması gerektiği- Tebliğ mazbatasında yazılı olan adres, dilekçesine ekli vekaletnamede gösterilen vekilin adresinden farklı olduğundan, yapılan tebligatın yok hükmünde olduğu ve tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine ve dilekçede ileri sürülen itirazlarının incelenmesine karar verilmesi gerektiği-
"Muvakkaten başka yere gitme" kanunlarda ya da Yönetmelikte düzenlense dahi ne kadar süre ile ayrılmanın geçici ayrılma olarak kabul edileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığı- Doktrin ve Yargıtay anlık, saatlik ayrılmaları değil de (hastaneye yatış, tatil, başka bir kente çalışmaya gitme gibi) bir iki günlük, haftalık, aylık ayrılmaları" geçici olarak ayrılma şeklinde yorumladığı- Somut olayda dava dilekçesinin davalı -karşı davacıya Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapıldığı ancak tebliğin geçersiz olduğu, davalıya verilen 30 günlük ek süre karşısında yetki itirazının süresinde yapıldığı belirtilmiş ise de, tebliğ evrakında muhatabın tatile gitmiş olduğu tespit edildiğine göre "muhatabın adresten muvakkaten ayrılması" hâli söz konusu olup bu durumda Tebligat Kanununun 21. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Tebligat Kanunu 20. maddeye göre tebligat yapılabilmesi için de adreste Tebligat Kanununun 13, 14, 16, 17, 18. maddesinde yazılı kişiler (tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden biri; askeri bir birlik içindeki erbaş ve erlere yapılacak tebliği almaya yetkili kişiler kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üstü; tebliğ yapılacak adresin "konut" olması durumunda muhatap adına tebliğ almaya yetkili kişi aynı konutta oturan ehil, görünüş itibariyle 18 yaşını doldurmuş kişiler veya hizmetçileri; belli bir yerde meslek ve sanatını icra edenlerin o yerde bulunmaması halinde tebliğ almaya yetkili kişiler o yerde sürekli çalışan memur veya müstahdemleri, onlarda yoksa aynı konutta sürekli oturan kişileri veya hizmetçileri; muhatabın otel, hastane, pansiyon, fabrika, istirahat evi, öğrenci yurdu gibi içine serbestçe girilmeyen veya aranılanın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunması halinde de tebliğ almaya yetkili kişiler; o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri ) tarafından muhatabın muvakkaten başka yere gittiğinin belirtilmesi gerektiği ancak Kanunda bu kişiler arasında "komşu" sayılmadığından eldeki davada dava dilekçesinin tebliğine ilişkin işlem usulsüz olup geçersiz olduğu-
Borçlunun adresine Tebligat Kanunun 10. maddesine göre tebliğ edilen bir tebligat olmadan doğrudan satış ilanının muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz olduğu- İİK.127 maddesinde satış ilanının taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı ilgililere nasıl tebliğ edileceğini düzenlediği; bu düzenlemenin borçluyu kapsamadığı- Satış ilanı tebliğ edilememesi halinde ihalenin feshi şikâyet süresinin hükmü ıttıla tarihinden başlayacağı, bu sürenin ihaleden itibaren bir seneyi geçemeyeceği- Şikayetçi tüm tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürdüğünden usulsüz tebligat ile şikâyetçinin ihaleye muttali olduğu ve bu tarihten itibaren şikâyet süresinin başladığı-
Şikayetçi üçüncü kişi adına çıkarılan haciz ihbarnameleri tebliğlerinin "7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin 2. fıkrası muhatabın mernis adresi olup evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi. 2 nolu örnek yazılarak adresin dış kapısına yapıştırıldı” şerhi ile tebliğ edildiği, tebliğ zarflarında "mernis adresi" olması dışında, usulünce düşülmüş bir şerh bulunmadığı, bu nedenle de tebliğ memurunca, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işlemlerinin usulüne uygun olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, tebligatların usulsüzlüğü kabul edildiğine göre, TK'nun 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihinin tespitiyle, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin bu tarihe göre düzeltilmesine, usulüne uygun olarak 89/1 haciz ihbarnamesi çıkarılmadan 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri çıkarılamayacağından veya çıkarılmış olsa bile hükümsüz sayılacaklarından 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Tebliğ evrakının bir nüshasının adresin kapısına asılma tarihinin tebliğ mazbatasında yer almaması durumunda, tebliğ işlemi, Teb. K. 35 uyarınca usulsüz olacağından, mahkemece usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin, öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçinin itiraz dilekçesi ile birinci haciz ihbarnamesinden haberdar olduğu anlaşıldığına göre, bu tarihe göre icra mahkemesine yaptığı başvuru, yasal yedi günlük süre geçirildikten sonra olduğundan, mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamladığından, anılan tebligatın usulsüz olup, borçlunun muttali olduğunu beyan ettiği tarihten önce tebligatı öğrendiğinin de yazılı delille ispatlanamadığı, o halde mahkemece, usulsüz tebligat şikayeti kabul edilerek Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca borçlunun tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmek suretiyle sair itiraz ve şikayetleri yönünden karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süresinde olduğu gözetilmek suretiyle tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususunda değerlendirme yapılarak tebligatın usulsüz olması halinde borçlunun şikayet dilekçesinde usulsüz tebliğden haberdar olunduğu tarihe ilişkin bir beyanı bulunmadığından ve aksi yazılı delille kanıtlanamadığından TK.'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin dava tarihi olarak düzeltilmesine karar verildikten sonra borçlunun hacizlerin kaldırılması ve takibin iptali hakkındaki taleplerinin de esastan incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-