Şikayetçinin itiraz dilekçesi ile birinci haciz ihbarnamesinden haberdar olduğu anlaşıldığına göre, bu tarihe göre icra mahkemesine yaptığı başvuru, yasal yedi günlük süre geçirildikten sonra olduğundan, mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamladığından, anılan tebligatın usulsüz olup, borçlunun muttali olduğunu beyan ettiği tarihten önce tebligatı öğrendiğinin de yazılı delille ispatlanamadığı, o halde mahkemece, usulsüz tebligat şikayeti kabul edilerek Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca borçlunun tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmek suretiyle sair itiraz ve şikayetleri yönünden karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süresinde olduğu gözetilmek suretiyle tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususunda değerlendirme yapılarak tebligatın usulsüz olması halinde borçlunun şikayet dilekçesinde usulsüz tebliğden haberdar olunduğu tarihe ilişkin bir beyanı bulunmadığından ve aksi yazılı delille kanıtlanamadığından TK.'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin dava tarihi olarak düzeltilmesine karar verildikten sonra borçlunun hacizlerin kaldırılması ve takibin iptali hakkındaki taleplerinin de esastan incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İcra emri tebliğ mazbatasının incelenmesinde, haber bırakılan komşunun kim olduğuna dair hiçbir bilginin bulunmadığı, haber bırakılan komşunun ismi şerh edilmeden, tebliğ tutanağında “komşusu imzadan imtina etmiştir” şeklinde şerh mevcut ise de, bu şerhin, yapılan tebligatı usulüne uygun hale getirmeyeceği, söz konusu tebligatın bu hali ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüz olduğu, 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde, muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği, muhatabın bildirdiği bu tarihin aksinin karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabileceği-
Usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın, bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesinin gerekli olduğu, borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksinin, karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabileceği, beyan edilen öğrenme tarihinin aksinin tanık beyanıyla ispat edilemeyeceği-
Tebligat yapılan kişinin davacının yengesi olduğu ve karşılıklı dairelerde oturdukları gerekli incelemelerle anlaşıldığından, bu durumda; davacıya yapılan İİK mad. 89/3 göre haciz ihbarnamesi tebliğinin usulüne uygun olmadığı, yerel mahkemenin tebligatın usulüne uygun olup olmadığını araştırma görev ve yetkisinin icra hukuk mahkemesinde olduğu yönündeki gerekçesininde yerinde olmadığı, açılan davanın süresinde olup olmadığının tespiti için öncelikle, usulüne uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunması gerektiğinden, usulsüz tebligatın varlığı nedeniyle artık muhatabın öğrenme tarihi tebligat tarihi sayılıp, hak düşürücü süreler öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı-
Borçluya taşınmazı satışına ilişkin satış ilanı tebliği usulsüz olsa bile, borçlu satış gününden makul süre önce satışı öğrenmiş ise, öğrendiği tarihin, kendisine satış ilanı tebliğ edilen tarih olarak kabulü gerektiği ve sadece tebliğ işleminin usulsüz olduğu gerekçesi ile ihalenin feshi yoluna gidilemeyeceği- Satış ilanının suretinin icra müdürlüğünden talep edildiği tarihin öğrenme tarihi olduğu-
Tebliğ memurunca, ödeme emrinin muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta muhatapla birlikte sürekli ikamete eden açıklaması ile kızına tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu- Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağından, aksine bir belge bulunmadığı sürece, muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-
İmzaya ve borca itirazla birlikte, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği ileri sürerek ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini ve buna bağlı olarak icra işlemlerinin iptali ile hacizlerin kaldırılması da talep edildiğinden, icra mahkemesince, öncelikle yapılan tebliğin usulsüz olduğuna ilişkin şikayetin incelenerek tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varılması halinde, tebligat tarihinin düzeltilmesi, buna göre, süresinde olması halinde borçlunun itirazlarının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Takip borçlusuna yapılan tebligatın, yetkilisi olduğu borçlu şirketin de takipten haberdar olduğu anlamına gelmeyeceği- Şirket adına çıkan tebligatı, bizzat şirket yetkilisi almış olsa da, aynı takibin borçluları olmaları nedeni ile husumet iddiasının ileri sürülebileceği- Ticaret siciline bildirilen adrese Teb. K. mad. 35 gereğince tebligat yapılabilmesi için söz konusu adrese öncelikle normal usullere göre tebligat çıkartılıp bilâ tebliğ dönmesi halinde 35. maddedeki tebliğ prosedürünün işletilmesi gerektiği Borçlunun usulsüz tebligata ilişkin şikayetinin kabulü ile, tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine ve icra dosyasına süresinde yapılan itiraz uyarınca takip kesinleşmeden konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-