Davalı bankanın dava konusu villa için verdiği konut kredisinin tahsil edemediğinde, hem bu taşınmazın bankaya geçirilmesi hem de müflis hakkında takibe geçirilerek, bu dosyadan müflisin Edremit'te bulunan ve üzerinde 39 villanın olduğu 14 adet taşınmazı ihaleden alarak haksız kazanç sağladığı kabul edilmişse de, 39 villanın bulunduğu taşınmazların tapusunun iptali için açılan tapu iptali ve tescil davasında davanın kısmen kabulü ile 14 adet taşınmazın tapusunun iptali ile müflis adına tesciline karar verildiği, yani, karar gerekçesi yapılan 39 villanın davalı banka uhtesinde kalmadığı ve kredi borcunun önceden ödenmiş olduğu-  Davalı bankanın verdiği kredi borcuna karşılık ipoteği olan dava konusu taşınmazı, borçlunun muvafakati ile alacağına karşılık devir almasında ne gibi muvazaa olgusu olduğu ortaya konulmadığından ve  aksi durumda davacının hesabına geçen krediye karşılık verilen taşınmazı geri almak sureti ile sebepsiz zenginleşeceği anlaşıldığından, muvazaa olgusu ispatlanmadığından açılan TBK 19'a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın  tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1,2 maddesinin kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça (TBK. mad 19 gereğince) "muvazaa" hukuksal nedenine dayanması durumunda, mahkemenin hukuki tavsif yapamayacağı ve bu durumda mahkemece davanın (İİK. 277 vd.) tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilemeyeceği-
Görevli mahkemenin belirlenebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin hukuki niteliğinin tespitinin gerektiği- Adi ortaklığın, kişi; sözleşme; katılım payı; amaç; affectio societatis (müşterek gayeye ulaşmak için çalışmak unsuru) gibi unsurları olması gerektiği- Adi ortaklık sözleşmesinin geçerliliğinin herhangi bir şekil şartına bağlı olmadığı- Bir ortak tarafından diğer ortağa kar elde edilmesine bakılmadan her ay belli bir bedelin ödenmesi ve ortaklardan birine tek taraflı feshi yetkisi verilmesinin adi ortaklık yapısıyla bağdaşmayacağı- Sözleşmede ortaklık kelimesinin kullanılmasının, bu belgenin nitelendirilmesine engel olmadığı- Her türlü tahliye, akdin feshi veya tespit davaları bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davalarının veya bunlara karşılık olarak açılmış davalarda dava konusu şeyin değerine bakılmadan sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
HGK. 09.05.2019 T. E: 2017/1-1277 , K: 549-
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında "davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, davalıların amca çocukları olduğu, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olması sebebi ile de kötü niyetli olduğunu" beyan etmiş olup dosya içindeki bilgilerden de davalıların aynı yerde oturduğu, davalıların yakın akraba olduğu, dinlenen davalı tanık beyanlarına göre de "davalı üçüncü kişinin davalı borçluya dava konusu gayrımenkulün bedelini parça parça ödendiği" beyan edilmişse de, ödemelere ilişkin belge de sunulamadığı görüldüğünden, davalılar arasında muvazaa olduğunun anlaşılmasına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İİK 277 vd. uyarınca iptal davası açma hakkının, davacının muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- TBK 19'a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davanın kabulü halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1, 2 maddesinin kıyasen uygulanması ve davacıya haciz ve satış isteme yetkisin verilmesi gerektiği- Ancak bu durumun üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına gelmediği- "Borçlu ile davalı alacaklının davalı borçlu hakkındaki başlattığı icra takibine konu alacağın davacı alacaklı açısından geçersiz sayılması, davacıya, dava konusu icra dosyasında başlatılan muvazaalı takip ve maaş haczi üzerinde icra takibe konu asıl alacak ve ferileriyle sınırlı olacak şekilde cebri icra işlemi yapabilme yetkisi tanınması" talebiyle adına açılan davada, "muvazaalı olduğu ileri sürülen icra dosyasında takip dosyasında davalı alacaklı tarafından alınan bedel var ise bunların mahkemece belirlenip tahsili yapılmış bedelin davalı alacaklıdan alınarak davacıya verilmesine, henüz tahsil edilmemiş diğer alacak miktarı için de davacı alacaklıya icra dosyasında maaş haczi yetkisi verilmesine" şekilde karar verilmesi gerektiği- "Davalı borçlunun maaşı üzerinde davacı alacaklının alacaklı olduğu icra dosyalarındaki alacağı nispetinde cebri icra işlemi yapabilme yetkisi verilmesine" şeklinde karar verilemeyeceği-
Boşanma davasında davacı yararına tazminata hükmedildiği anlaşıldığından öncelikle bu kararın kesinleşip kesinleşmediği sorularak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği- Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın da kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak dava dosyalarının sonuçları beklenerek davacının alacağının kesinleşmesi halinde, mevcut delillerin TBK. mad. 19 gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekitiği-
TBK'nin 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali davalarında, davanın kabulü ile yapılan tasarrufların iptali doğru olmakla birlikte dava konusu taşınmaz yönünden davacılara 'Erzurum Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ... sayılı ilamından kaynaklanan alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına' karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı K4 adına tapuya tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işemin iptaline ilişkin açılan davada, davacının açtığı katkı payı alacağı davasının kesinleşen sonucunun beklenmesi gerektiği- TBK mad. 19 uyarınca açılan davanın kabulü halinde İİK mad. 283 hükmü kıyasen uygulanarak tapunun iptali ve tesciline gerek olmadan davacıya alacak ve ferileri ile sınırlı olarak satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-