Mal kaçırma kastı ile hareket etseydi miras bırakanın kendisine bakan kızına terekesinde bulunan tarla, bağ, avlulu kargir ev, su kuyusu vasıflı, 8 parçasında tam malik olduğu toplam 21 adet taşınmazını da davalılara devredebileceği açık olduğundan, muvazaa iddiasının kanıtlanmamış olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil ile tenkis istemlerine-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK mad. 706, TBK mad. 237 ve Tapu Kanunu mad. 26'da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Tapusuz taşınmazlar menkul hükmünde olup taşınmazın teslim edilmesiyle birlikte satış geçerli hale geleceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK mad. 706, TBK mad. 237 ve Tapu Kanunu mad. 26'da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin davada, davacı vekilinin bozma öncesi son celsedeki beyanlarından davacının temlik edilen taşınmazlar için bedel aldığının anlaşıldığı, davacı vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını ispat için tanık da bildirmediği, dolayısıyla toplanan delillerle davacının iddiasını kanıtlayamadığı, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK mad. 706, TBK mad. 237 ve Tapu Kanunu mad. 26'da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacı, "mirasbırakan ile husumetinin olduğunu, annesi aleyhine dava ikâme ettiğini, uzun süredir konuşmadıklarını" savunmuş ise de, bir kimsenin husumet yaşadığı annesine borç para vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olup, en azından temlik tarihi itibari ile (iddia edilen borç verme bu tarihten sonra olduğundan) mirasbırakan ile davacı arasında husumetin olmadığının kabul edilmesi gerektiği-
Muris muvazaasına dayalı tazminat isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin mahkemece yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi raporuna bağlı olmakla, dava değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafından belirlenmesi mümkün bulunmadığından, davanın "belirsiz alacak" olarak açılabileceği- Belirsiz alacak davasında davacının talebini arttırmasına ilişkin dilekçesi "ıslah" niteliğinde olmayıp dava değerinin belirlenmesine yönelik olduğundan, eksik harcın tamamlandığı gözetilerek dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedeniyle iptal davasının açılmasında bir süre olmayıp, bu iddianın her zaman ileri sürülebileceği- 4721 sayılı Medeni Kanun'un 6. maddesi, 6100 sayılı HMK'nın 190/1. maddesinde bir başka biçimde yinelenmiş olup; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" denildiği- Bu bağlamda, kural olarak davanın taraflarından her birinin iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu; bu durumda, eldeki davada özel bir ispat kuralı öngörülmediğinden genel kural gereğince, ispat yükünün muvazaa iddiasını ileri süren davacı tarafta olduğunun kabulü gerekeceği- Yüklü miktarda alacağı olan alacaklının, alacağının tahsili için kural olarak borçlunun tüm mal varlığının haczini, burada ise sadece maaş haczini isteyeceği; taraflarca anlaşmalı borçta meblağ yüksek tutularak, banka alacağının tahsili için kendisine sıra gelmesinin imkansızlaştırıldığı-
Nam-ı müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olup, tasarrufun iptali veya TBK mad. 19'a göre, alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu ve bu tür işlemlerde amaç, alacaklılardan mal kaçırma olduğundan alacağın bu muvazaalı işlemin yapıldığı tarihten önce doğmuş olması gerektiği-