İİK. mad. 277 vd.nda düzenlenen iptal davası açma hakkının muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Açılan şuf'a davasının alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olarak kullanılması durumunda şuf'a davasına konu tasarruf yönünden iptal davası açılabileceği-
Davalılar arasında düzenlenmiş bonoların “muvazaa ve hileye dayalı tanzim edilmiş batıl ve geçersiz bonolar olduğunun tespit ve kabulü ile icra takibinin iptali” talebiyle açılan davada, mahkemece davanın nitelemesi yapılmadığı gibi yazılı olduğu gibi yargılama usulleri ve dava şartları dahi farklı olan iki hukuksal nedene dayalı olarak (BK 18 ve İİK 277 vd.) davanın kabulüne karar verilemeyeceği- Tasarrufun iptaline bakan mahkemece davanın hangi hukuksal nedene dayalı olarak ele alındığının belirtilmesi gerektiği, bu niteleme sonucu hangi delilerin toplanması gerektiği, hangi ön şartların araştırılacağı ve hangi yargılama usulünün tatbik edileceği gibi hususların aydınlığa kavuşacağı- Gerek muvazaa (TBK. mad. 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında gerekse İİK. mad. 277 vd uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında; davacının, davayı açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği (HMK. mad. 114/h)- Davacı, davanın kabulü halinde borçlu şirket malları üzerinde cebri icra yetkisi elde edeceğinden, davalı tarafından yapılan ve iptali istenen takipte, davalı borçlunun taşınmazları ve araçları üzerine konulan hacizler de davacının takiplerinden dolayı konulmuş hacizlerden sonra olduğundan, davacı tarafın bu davaların açılmasında hukuki yararları bulunduğu yolundaki iddialarının dayanağını teşkil eden hesapta ise davalıya para kalmadığı bildirildiğinden ve Mal Müdürlüğü de davalı borçlu şirketin herhangi bir alacağının bulunmadığını bildirdiğinden, davacının hukuki yarar ile ilgili ileri sürdüğü borçlu şirket hisseleri üzerine konulan hacizlerle ilgili olarak davalı taraf beyanları üzerinde durularak geçerli bir haciz olup olmadığı araştırılmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı yeterince irdelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Boşanma protokolüyle temliki taahhüt edilen ve devredilmeyen taşınmaz payının tapu iptali ve tescili ve ayrıca boşanma protokolünün muvazaalı olduğu iddiasına dayalı davalar boşanma protokolünden kaynaklanan davalar olduğundan görevli mahkemenin aile mahkemeleri olduğu-
Limited şirket hisseleri taşınır mal hükmünde olsalar dahi devirlerinin taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlandığından, geçerli olabilmesi için yasanın öngördüğü resmi şekilde yapılması gerekeceği,davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak açılamayacağı, uyuşmazlığın BK'nın 18.maddesi ve TTK.'nın 520.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından damadına yapılan taşınmaz satışlarının muvazaaya dayalı olması sebebiyle davalılar arasındaki alacaklılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapılan satışın BK mad. 18 (TBK.m.19) gereğince iptaliyle borçlu adına tescilini talep ettiğinden, mahkemece, ilgili Ağır Ceza Mahkemesi ilamının kesinleşmesi beklenerek, alacak kesinleştiği takdirde davalılar arasındaki satış işlemlerinde danışıklık bulunup bulunmadığı konusu araştırılarak, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları sonucuna varılması durumunda davacının alacağının tahsili için İİK mad. 283/1'e benzetme yoluyla uygulanmak suretiyle tapu iptaline gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesini sağlamak için davaya konu taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki paylarını diğer davalılara temliki işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı-
Mirasbırakanın, dava konusu parseldeki payları davalılara satış suretiyle temlik ettiği, davalının bir parseldeki 1/2 payını diğer davalıya sattığı, satış sırasında gösterilen bedellerle taşınmazların gerçek değerleri arasında açık fark bulunup, mirasbırakanın satma ihtiyacını gösteren makul bir neden bulunmadığı halde malvarlığını elden çıkardığı, dava konusu taşınmazların terekede önemli bir yer tuttuğu, mirasbırakanla davalıların ilişkilerinin daha yakın olduğu saptanmak suretiyle mahkemece muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil istemli davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Miras bırakanın çekişme konusu taşınmazları kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla davalı oğullarına temlik ettiği saptanarak işlemlerin muvazaalı ve mal kaçırma amacıyla yapıldığının belirlendiği, taşınmazın tapusunun iptali ile el değiştiren diğer parsel bakımından bedele hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- Kayıt maliki olmayan kişi adına iptal ve tescil davası açılamayacağı-
Vasiyetten dönmenin gerçekleşmesi için sağlararası kazandırmanın geçerli bir satışa dayanması gerektiği- Muris muvazaasının, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmayı hedefleyen mirasbırakanın gerçek amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını tapuda yaptığı sözleşmede iradesini satış doğrultusunda açıklamak suretiyle devrini gerçekleştirmesi olduğu, muvazaa ispat edildiği takdirde sonradan yapılan sözleşme mutlak butlan ile batıl olacak olup, hiç bir hüküm ve sonuç doğurmayacağından, bu durumda, lehine muayyen mal vasiyetinde bulunulan davacıların vasiyetnameden kaynaklanan kişisel hakka dayanarak vasiyetcinin sonradan yaptığı satışın muvazaa nedeniyle iptalini istemekte hukuki yararları olduğunun kabulü gerekeceği-
Malların hepsi mal ayrılığı rejimin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden önce edinildiklerinden bunlara ilişkin katkı payı alacağı istekleri hakkında da 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı- Davacı vekilinin katkı payı alacağına ve katılma alacağına konu yapılan mallara ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan tarafların iddia ve savunması doğrultusunda deliller toplanarak katkı ve katılma alacağı konusunda bir hüküm kurulması genel muvazaaya dayalı olarak açılan dava bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-