Davacı vekilinin ön inceleme duruşmasında davayı "tasarrufun iptali" davası (İİK. mad. 277 vd.) olarak belirtmesi ve davanın İİK. mad. 284 gereğince beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmamış olması karşısında, "dava koşulu" yokluğu nedeniyle davanın reddi ve davalılar yararın maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda davalılar vekilleri davacı iddiasının açık olmadığı gibi yerinde de olmadığını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddi ile ihtiyati tedbir ve haciz kararının kaldırılmasını talep etmişse de mahkemece ihtiyati haciz kararı verildiği, davalılar vekillerinin talepleri üzerine ihtiyati haczin (ihtiyati tedbirin) kaldırılması taleplerinin reddine karar verildiği, dosya içeriğinin, davalıların durumlarının, bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda mahkemece tesis edilmiş ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalılar vekillerinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin hukuki dayanaktan yoksun bulunduğu, öte yandan dava konusu alacağın yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanmış olmasına göre mahkemece tesis edilen ihtiyati haciz kararının usule ve hukuka uygun bulunduğu davalı tarafın ihtiyati haczin kaldırılması talebinin yersiz olduğuna- ihtiyati haciz kararının kaldırılması taleplerinin reddine-
İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan danışık (muvazaa) davaları bir benzerlik görülmekte ise de amaç ve hukuki nitelik olarak biribirinden farklı olduğu- Danışıklığa dayalı olarak açılan davanın kabulü için, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki işlem gibi üçüncü kişi ve sonrasındaki kişilerinde kötü niyetli ve işlemin danışıklı olması gerektiği- Davalının dördüncü kişi olarak kötü niyetli ve mal kaçırma amacı ile işlemin yapıldığını bildiği yönünde somut bir delil ve ispat olmadığı gibi, taşınmaz için çektiği anlaşılan kredi miktarına göre taşınmazın gerçek değeri ile alış bedeli arasında fahiş bir farkta bulunmadığı, davalı yönünden "danışıklılık iddiası" ispat edilemediğinden, bu şahıs yönünden işlem geçerli olup, davanın bir bütün olarak ispat edilemediğinin kabulü ile davanın reddi gerektiği-
Muvazaaya (TBK. mad. 19) dayalı olarak açılan ve İİK. mad. 277 uyarınca açılan tasarrufun iptali davası ile birleştirilen davada; müdahil dava konusu taşınmazla ilgili satış vaadi sözleşmesi yaptıklarını ve taşınmazı satın almak istediklerini belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişse de, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin kısmen kabul kısmen reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği- HUMK'da ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolunun öngörülmediği- İhtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar vereceği- İhtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılmasının, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymadığı-
İ. sözleşmelerinin tarafları arasında, onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu ve taraflarına TBK çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği- İ.lı işlem hukuksal nedenine dayalı dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa taşınmazın bedelinin tahsili isteğine ilişkin davada, iddianın yazılı belge ile ispatı gerekmekte ve fakat böylesine bir belgenin bulunmadığı anlaşılmakta ise de; güçlü delil niteliğindeki gerek boşanma davasında davalının verdiği cevap ve karşı dava içerikli beyanları, gerekse davalı tarafından alınan konut kredisinin bir kısım taksitlerinin davacı, bir kısmının davacının ortağı olduğu şirket, bir kısmının ise davacının anne-babası tarafından yatırıldığına ilişkin banka dekontları dikkate alındığında, dava konusu taşınmazın davalıya inanç sözleşmesi gereğince temlik edildiğinin açık olduğu, ancak ikinci el konumundaki kayıt maliki davalının kötüniyeti davacı tarafından ispatlanamadığından, bu davalının TMK. mad. 1023 koruyuculuğundan yararlanacağı- İlk el konumundaki davalıya yapılan temlikin inanç sözleşmesi uyarınca yapıldığı sabit olduğuna göre, davacının tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
1. HD. 12.11.2014 T. E: 17473, K: 17481-
İ.lı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, taşınmazda inanarak satanın (borçlu) mülkiyet hakkı kalmayacağından alıcının da bu mülkiyet hakkı üzerinde kurulmuş olan bir rehin hakkından söz edilemeyeceği-
İİK. 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- TBK. mad. 19 gereğince muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki senedin ve bu senede istinaden yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının kabulü ile dava konusu senedin ve icra takibinin davacıların alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline, icra takip dosyasından davalıya yapılan ödemelerin tahsili ile davacılara (takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak) ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
TBK'nun 19 maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında icra takibi ve aciz belgesi bulunma zorunluluğunun olmadığı-
Muvazaaya dayalı davalarda (TBK 19) davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Davacının açtığı alacak davasının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde TBK 19 gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılması gerektiği-