Davacının davasını İİK.nun 277 vd. maddelerine değil TBK.nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemin iptaline ilişkin açtığından, mahkemece davanın TBK.nun 19. maddesindeki genel muvazaaya dayalı iptal istemi doğrultusunda değerlendirilmesinin gerekeceği-
İİK. mad. 277 vd. uyarınca tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılması gerekeceği- Alacaklının, TBK. mad. 19 uyarınca, her zaman dava açabileceği-
Davacının davasını özellikle BK.nun 18.maddesine dayalı olarak açtığı ve dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında, mahkemece davanın BK.nun 18. maddesindeki genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi, tarafların iddia, savunma ve delillerinin bu yönde incelenip sonuçlandırılması gerekirken 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı tarafından bedeli kısmen ödenen taşınmazların oğlu adına tescil edilmesinin borçlunun oğlu yararına yaptığı bağış niteliğinde olduğu ve İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptale tabi olduğu- Borçlunun çeşitli nedenlerle (alacaklılarından mal kaçırma amacı gibi) kendi ismini gizleyerek, hukuki işlemi bir başkasına, kendi hesabına yaptırması halinde (nam-ı müstear)yapılan tasarruf işleminin iptal davasına konu olacağı yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği- Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında (TBK. mad. 19), kural olarak üçüncü kişilerin, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceği, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesinin, bir haksız eylem olduğu, zarar gören üçüncü kişinin, satıcı ile birlikte hangi durumda olursa olsun malı elinde bulundurana karşı eldeki gibi bir dava açabileceği, ancak, üçüncü kişilerin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için istekte bulunanın, danışıklı işlemde bulunanlardan alacağının bulunması ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olmasının gerektiği- Davacı ve eşinin muvazaa nedeni ile iptalini istediği tasarruf işleminin tarafları olduğu, her iki taşınmazın da aynı tarihte ve aynı yevmiye numarası ile davacı ve eşi tarafından davalıya temlik edildiği, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davada, davacının kendi muvazaasına dayandığının açık olduğu,ve böyle bir iddianın belge ile ispatı zorunlu olduğu, ayrıca bu belgenin, en geç akit tarihinde düzenlenmiş olmasının da gerekli olduğu-
İİK. mad. 277 vd.nda düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının muvazaa iddiasını (TBK. mad. 19) kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek ve İİK.'nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı ve davalı borçlu arasında katkı payı ve kira geliri alacağı davasının henüz derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu davanın sonucu beklenerek, davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, satış işlemlerinin danışıklı olup olmadığının araştırılması, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları tespit edildiği takdirde, hükmedilen tazminatın tahsili için, İİK. mad. 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak tapu kaydının iptaline gerek olmadan davacının alacağını alabilmesi için dava konusu taşınmazın haczi ve satışı konusunda davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasında icra takibine geçilmesi ve aciz belgesi alınmasına gerek olmadığı- Davacı vekili, borçlu tarafından annesine yapılan taşınmaz hisse satışının muvazaaya dayalı olması nedeniyle davalılar arasındaki alacaklılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapılan satışın BK. mad.18 gereğince, tapu iptaline gerek olmaksızın, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesini istediğinden, satış işleminde danışıklığın bulunup bulunmadığı konusu araştırılarak, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları sonucuna varılması durumunda, davacının alacağının tahsili için, tapu iptaline gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesini sağlamak için dava konusu taşınmaz hissesinin haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken, davanın İİK. mad. 277 vd. gereğince tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilmesi ve ön şart yokluğu nedeniyle reddedilmesinin isabetli olmadığı-
Farklı hukuksal sebeplere dayalı davaların eldeki davanın kabulüne gerekçe yapılamayacağı- Muvazaa iddiasının işlemin iradi olarak gerçekleştirildiğinin, başka bir ifade ile istenerek yaratılan irade bozukluğu hali olduğu, hata-hile iddiasının ise istenmeden oluşan ve işlemin iradi olmadığı iddiasına dayalı hal olduğu gözetildiğinde, bu yönüyle de anılan davadaki kararın eldeki davanın kabulüne gerekçe yapılmasının hatalı olduğu- HMK. mad. 225 vd. uyarınca; üzerine ispat yükümlülüğü düşen tarafça diğer tarafa yemin teklif edilebileceği- İspat yükü davacı tarafa düştüğü halde, davalı tarafça teklif edilen yeminin davacılar tarafından oturumda eda ettikleri, ispat yükü kendisine düşmeyen tarafça teklif edilen yeminin eda edilmiş olsa bile sonuç doğurmayacağı-
Bir davada taraflarca öne sürülen maddi olayların hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak HMK. mad. 33 gereğince hakimin doğrudan görevi olup , davalı hakkında açtıkları tazminat davası sırasında kusur raporu alındıktan sonra kendisine ait taşınmazı alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla davalı üçüncü kişiye onun da dördüncü kişiye sattığı ileri sürülerek yapılan muvazaalı satışın iptali talebi ile dosyaya aciz belgesi ibraz edilmeden açılan davada, davacının dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında, mahkemece davanın TBK.nun 19. maddesindeki genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği- TBK'nun 19. maddesindeki genel muvazaaya dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında davacının aciz belgesi ibraz etmek zorunda olmadığı-
Davacının, davalıdan olan kesinleşmiş mahkeme hükmüne dayalı alacağının karşılıksız bırakılması amacı ile davalılar arasında danışıklı olarak davalı borçlunun parası ile davalı üçüncü kişi adına taşınmaz alındığı iddia olunduğuna göre davanın muvazaa hukuksal nedenine dayandığının kabulü gerektiği- Mahkemece, davanın dava dilekçesinde namı müstear olarak nitelendirilmiş bulunmasından dolayı reddinin hatalı olduğu, bunun yerine, davacının amacı, davalı üçüncü kişi adına tescilli taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteyerek alacağına kavuşmak olduğundan, mahkemece, davacının alacağını almasını sağlayacak biçimde, İİK. mad. 283/1 uyarınca, kaydın iptaline gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceğine ilişkin düzenlemeye benzer bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için geçici veya kat'i aciz belgesinin sunulması gerekeceği, tasarrufun iptali davaları tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğinden bu tür davalarda tanık dinlenmesinin davanın değeri ve takip konusu alacak miktarıyla sınırlı olmadığı- Davacı-alacaklı vekiline geçici veya kati aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi, sunulmadığı takdirde davanın "ön koşul yokluğundan reddine", sunulduğu takdirde davanın esasına girilerek dava konusu tasarrufun özellikle İİK. mad. 278/3-1 ve 2 ile 280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığı yönünden taraf delillerinin toplanması ve davacı vekili tarafından delil listesinde bildirilen tanığının da dinlenerek delillerin tümünün değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-