Taraflar arasındaki boşanma davası devam ederken, davalı kocanın evlilik birliği içerisinde edinilen mallarını boşanma davası ve edinilmiş mallara katkı payı alacağı davası sonucunda meydana gelecek borçlardan kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak diğer davalılara devrettiği ileri sürülerek muvazaa (TBK. mad. 19) nedeniyle açılan davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Elektrik aboneliği tesisinde oluşan muarazanın giderilmesine ilişkin davada, davalı (alacaklı) dağıtım şirketi davacının kendi nam ve hesabına işyerinde çalıştığını ve taşınmazı yeni kiralamış gibi muvazaalı hareket ettiğinden, muvazaa iddiasının araştırılarak hüküm kurulması gerektiği-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı İş Teftiş Kurulu Başkanlığında görevli iş müfettişleri tarafından tanzim olunan ve davacı şirket ile dava dışı şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, davacı şirketin işçilerinin baştan beri dava dışı şirketin işçisi sayılması gerektiği yönünde tespitler içeren raporun iptali ile davacı şirket ile dava dışı şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığının tespitinin talep edildiği davada, öncelikle uyuşmazlığın çözümü için gerek davacı şirket ile dava dışı şirket arasında gerek dava dışı şirket ile konsinye işçiler arasında ve gerekse davcı şirket ile konsinye işçiler arasındaki ilişkilerin hukuki niteliklerinin saptanması, davacı şirkette çalışan işçilerin işyeri özlük dosyalarının getirilmesi, davacı şirket ile konsinye işçi adı altında çalıştırılan ve resmi kayıtlarda davacı şirketin işçisi olarakdava dışı şirketin işyerlerinde çalıştıkları, bu işçilerin hangi işyerlerinde çalıştıkları, çalışma şekilleri, söz konusu işçilerin kim tarafından işe alındığı, işçilerin görev tanımları ve yaptıkları işler, çalıştıkaları işyerlerindeki işleyiş, çalışma şartları, işyeri kuralları ve uygulamaları, işçilerin izne çıkma tarihleri ile izin sürelerini kimin belirlediği,ücretlerinin kim tarafından ödendiği tespit edilerek, konsinye mal tedarik eden firmalar ile dava dışı şirket arasında imzalanan konsinye satış sözleşmesiuyarınca tedarik edilen malların mağazaya girişinden satışına kadar olan ekonomik, ticari, işletmesel ve mumuhasebe uygulamalarına dair süreçlerin belirlenmesi, konsinye mal tedarik eden firmalar ile dava dışı şirket arasında imzalanan konsinye satış sözleşmesi uyarınca satışı yapılan mallardan elde edilecek gelirin paylaşımı konusundaki fiili uygulamanın tespit edilmesi ve en önemlisi asıl-alt işveren ilişkisinin hukuki normatif düzenlemeler ve ilkelere göre belirlenmesi gerektiği, diğer taraftan iş müfettişi raporunun iptali hususunda sadece davacı şirket tarafından dava açıldığı ve salt bu davacı bakımından raporun iptaline karar verilmesi gerekirken, iptali istenen müfettiş raporunda ünvanı belirtilen tüm şirketleri kapsayacak biçimde iptal kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Dava konusu taşınmazın borçlu tarafından satılmış olmasına rağmen dört yıl boyunca davalı borçlu ve kızı tarafından bedelsiz kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı bu nedenle açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında aciz belgesi sunma zorunluğunun olmadığı-
Muvazaaya dayalı davalarda, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden yetki verilmesi gerektiği-
Zilyetliğin devri suretiyle yapılan temlikler bakımından 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek 109 ada 28, 106 ada 30 ve 32 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizliğin bulunmadığı; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmayı ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devredeceği; yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Dava miras bırakan ile davalı arasındaki gizli sözleşmenin menkul malın (traktörün) bağışlanmasına ilişkin olduğu, bu gibi sözleşmelerin şekil şartına bağlı olmadığından mal eden bağışlamakla mülkiyetin bağışlanana geçtiği, ortada geçerli bir bağışlama sözleşmesi olduğundan, doğrudan bu sözleşmenin geçersizliği nedeniyle miras payı oranında tazminat isteğinin temeli olmadığını, şartları varsa denkleştirme ve tenkis talibinde bulunabileceğinden bahisle davanın reddi gerektiği-
Davalılar tarafından yapılan kira sözleşmesinin muvazaalı olduğundan bahisle aylık kira bedelinin 12.000 TL tespit edilerek 2010 yılı Ocak, Şubat, Mart ayları kira bedelinden davacının hissesine isabet eden 9.000 TL'nin tahsili istemi-
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerektiği- Davacı "temizlik işçisi olarak alındığını ancak hasta taşıma, çay yapma, bulaşık yıkama gibi işleri de yaptığını" iddia etmiiş, Davalı, "davacının kayıtlarında temizlik işçisi olarak göründüğünü, alındığı iş dışında çalıştırılmadığını" savunmuş, davacı tanığı "davacının temizlik hizmeti dışında hasta taşıma, evrak götürme, yatak düzeltme gibi işler yaptığını, hem üniversiteden hem de şirketten talimat aldıklarını" beyan etmiş, davalı tanığı ise, "davacının temizlik işçisi olarak alındığını ve çalıştığını" beyan etmiş olup, davacının muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası işe girdiği ve davacının SGK kayıtlarında genel temizlik hizmetlerinde çalıştırıldığı görüldüğünden ve davacının baskın olarak alındığı iş dışında başka işlerde çalıştığını ispatlayamadığı, dosyadaki deliller karşısında davacı tanığının soyut ifadesi ile alacağın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu; muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği; yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilmesi-