Davalılar arsında yazlık komşusu olmak dışında herhangi bir hukuki ve organik bağ bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafından muvazaa iddiasının da ispatlanmaması nedeniyle ‘iptal davasının esastan da reddine’ karar verilmesi gerekeceğini-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve muris adına tescil isteği-
Davacının iflas ettiği anlaşılan dava dışı 3. şahıs ile ortaklık sözleşmesi kurduğu, 5.000,00 DM'yi 18.12.1998 tarihinde ödediği- Davacının bu şirketin sessiz ortağı olduğu - Dava konusu paranın anılan şirket tarafından ..Y'ye aktarıldığı, holding tarafından da hisse alımından dolayı borçlu olduğu davalılardan X'e ödendiği, davalı şirketle Y arasında organik bağ bulunduğu, şirketlerin tek sahibinin davalı Y olduğu, Y hakkında dolandırıcılık suçundan davalar açıldığı, davacının suça konu eylem nedeniyle zarara uğradığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin olayda uygulanması gerektiğinden davanın kabulünün gerektiği -
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, aciz belgesine gerek bulunmadığı- Davacının davalıdan zimmetine geçirdiği para nedeni ile alacağı olduğu iş mahkemesi ilamı ile belirlenmiş olup, taleple bağlı kalınarak kesinleştiği, davalı eyleminin gerçekleştiği tarihin ceza dosyası kapsamı ile sabit olduğu, dava konusu taşınmazın satın alındığı tarih ve 1/2 hissenin davalının eşi adına yapılmasının nam-ı müstear niteliğinde olması karşısında ve önceden akraba olan daha sonrada avukatı olan kişi ve eşinin borçlunun durumunu bilmemesi mümkün bulunmadığından davanın kabulü gerektiği- TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın alacaklının alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Davalı borçlu şirket ile sigortalı işçisi, daha sonra borçlu şirket yetkilisinin damadı olan diğer davalıya yapılan temlik işlemi ile davalının aralarında hiçbir ticari ilişkisi bulunmayan dahili davalılardan şirketlere yapılan temlik işlemlerinin “muvazaalı” olduğu- Davalı borçlu şirketin işçisi ve daha sonra şirket yetkilisin damadı olan kişinin üzerinden dahili davalı şirketlere borcunu ödediği dolayısıyla davalı şirket yetkilisinin (damadın) dahili davalılara yaptığı temlik tasarrufunun da muvazaa olduğu anlaşıldığından, hakkındaki dava duruşmada takipsiz bırakılan davalı hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına, borçlu ile davalı (şirket yetkilisi/damat) arasındaki ile diğer dahili davalılar (şirketler) arasındaki arasındaki dava konusu temlik tasarruflarının davacının dava konusu alacak ve fer'ileriyle iptaline, davalı (şirket yetkilisi/damat) ve dahili davalılar şirketlere anılan temlikler nedeniyle yapılan ödemelerin davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak adı geçen davalı ve dahili davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu alacak miktarı iptali istenen temlik değerinden daha fazla olduğundan her davalı yönünden iptali istenen temlik tutarı esas alınarak ve ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı, davasını davalı Y. aleyhine açılan boşanma ve nafaka davası ile katkı payı alacağı davaları sonucu hükmedilmesi muhtemel nafaka ve tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığından, ve boşanma davacı ile katkı payı davalarının derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu dosyaların sonucunun beklenmesi, davalar sonucu davacının nafaka, katkı payı alacağı belirlendiği takdirde, TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekeceği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa nedeni ile işlem iptaline ilişkin davada, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Davalıların aynı gün 3 adet taşınmazı çok düşük bedellerle satın alması ve tanık beyanlarına göre satışın muvazaalı olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davanın kabulü gerektiği- Mahkemece satışlarının iptaline karar verilen parsellerin, imar uygulaması sonucu, artık bir başka parselin parçası haline gelmesi halinde, kararın bu hali ile infaz kabiliyeti olamayacağından, mahkemece kadastro bilirkişisinden alınan rapor ekindeki şemaya göre yeni oluşan parseller içerisinde kalan dava konusu parsellerin miktarı belirlenerek ve ilgili şema eklenerek satışların bu miktar ve bölümle sınırlı olarak iptali ile davacıya satış yetkisi verilmesi gerekeceği-
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerektiği- Davacı otomasyon sekreteri olarak hastanede muvazaalı çalıştırıldığını iddia etmiş, asıl işveren davacının hastabakıcı olarak çalıştığını savunmuş, dosyada bulunan SGK kayıtlarında davacının ilk işe girişte temizlik görevlisi, sonrasında ise büro işçisi ve sekreter olarak bildirildiği, mahkemece de davacının baştan beri davalı Rektörlüğün işçisi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüş olup, öncelikle davacının hangi işverenlere bağlı olarak çalıştırıldığı, alt işverenlerin sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için bağımsız organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip bulunup bulunmadığı, işçi temini niteliğinde ihale yapılıp yapılmadığı, aynı işte asıl işveren işçilerinin çalışıp çalışmadığı, Alt İşveren Yönetmeliğine aykırı şekilde ihale verilip verilmediği, davacının hangi tarihli ihale ile hangi işverene bağlı çalıştırıldığı, ilgili hizmet alım sözleşmesinde gösterilen iş dışında başka bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı tespit edildikten sonra muvazaa hususu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
İİK'nın 83/2. madde hükmüne göre, maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların İcra Müdürlüğü'nce sıraya konacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği, bu durum karşısında İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine davacının çalıştığı kurum tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Davanın muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği-
HMK. mad. 20 gereğince görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde taraflardan birinin bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekeceğinden, gönderme talebi iki haftalık süre içinde yapılmadığından mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-