Dava konusu şeyi temlik alan, temlik edilen alacak kadar devreden davacı yerine geçmiş olduğundan devredilen kısım için devredilen kişi hakkında hüküm kurulması gerektiği-
Bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğunun bulunduğu- Bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından artık mahkemece bozma gereklerini yerine getirme zorunluluğunun doğacağı- Somut olayda; davacılar taleplerini tazminata dönüştürüp sonra dava konusunu devretmiş olduğundan taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacının davalı tarafa ödemesi gereken ancak ödemediği borcu indirilmek sureti ile kalan bedelin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece bahsi geçen ortaklığın giderilmesi davası dosya arasına alınarak, taşınmazın satışının yapılıp yapılmadığı, tapuda malik değişimi olup olmadığı hususları araştırılarak ve bu anlamda bir değişiklik olması durumunda 6100 sayılı HMK’nin 125. maddesi kapsamında uygulamaya gidilmesi gerekebileceği de düşünülerek hüküm tesis edilmesi gerekeceği- Elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talepli davalarda, elatılan taşınmaz değeri ve kabul edilen ecrimisil miktarı toplamı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece, öncelikle el atmanın önlenmesi ile kal istemi yönünden dava konusunun davalı tarafından devredilmesi nedeni ile HMK 125/1-a,b. maddesi gereğince davacının bu seçimlik yetkisini kullanmasına imkan tanınması, kendisinden seçimlik yetkisinin sorulması ve seçimine göre mevcut delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Yıkım istekli davalarda, yıkılması istenen ve mütemmim cüz niteliği taşıyan binanın, ana nüvesinin yer aldığı taşınmaz maliklerinin tümünün davada yer alması gerekeceği- Davacı vekili uygun miktarda hesap edilecek ecrimisil talebinde bulunduğuna göre, taşınmazın arsa vasfı ile davacının taşınmazda pay satın aldığı tarihi itibari ile rayiç kira bedelinin tespit edilmesi gerekirken, yerleşik Yargıtay uygulamalarına aykırı olarak taşınmazın emlak değerinin %5 esas alınarak ve davacının taşınmazı edindiği tarih dikkate alınmaksızın ecrimisil bedelinin belirlenmiş olmasının doğru olmadığı-
Dosya içerisinde bulunan tapu kaydına göre, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ve elatılmasının önlenmesini istediği davalının kullanımındaki bağımsız bölümün, bozma sonrası davalı tarafından 3. kişiye satıldığı sabit olduğuna göre; mahkemece HMK’nin 125/1.maddesi doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek taraf teşkilinin sağlanmamasının doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmazların tamamı yargılama henüz devam ederken davalı ... ve dava dışı kişilere satılarak devredildiği, davacının hak sahipliğinin dava konusu taşınmazların tümü yönünden sona erdiği anlaşıldığına göre, mahkemece HMK'nin 125/2. maddesine göre işlem yapılması, davanın kayıt malikine ihbarı ile davayı takip edip etmediği sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece intifadan men koşulunun gerçekleşmediğinden bahisle ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiş ise de; davacının dava dilekçesinde kullanımının davalılarca engellendiğini iddia ettiği, yargılama aşamasında dinlenen davalı tanıklarından ...,'nın dava konusu taşınmazların 70 dekarlık kısmını davalı ... adına icar yolu ile işlediğini beyan ettiği, buna göre, mahkemece davacının kullanımının davalılarca engellenip engellenmediğinin araştırılması, engellendiğinin tespiti halinde taşınmazların tamamı, aksi halde kiraya verilen kısım için ecrimisile hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
Dava konusu bağımsız bölümün, davanın açılmasından sonra üçüncü kişiye devredilmiş olması sebebiyle, davacıya HMK'nın 125/1-a-b bentlerindeki yetkilerini kullanmak üzere süre verilip, kullanılacak yetkiye göre taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilerek davanın sonuçlandırılması gerektiği-
Davacı, dava devem ederken dava konusu alacağını bütün faiz ve ferileri ile birlikte dava dışı bir kişiye devrettiğinden, HMK. mad. 125/2 uyarıca, üçüncü kişinin davacı yerine devrolunan kısım için davaya kaldığı yerden devam etmesi için meşruhatlı davetiye ile çağrılıp, davaya katılması halinde yargılamaya devam edilerek davanın sonuçlandırılması, katılmaması ve davayı takip etmemesi halinde HMK. mad. 150 uyarınca işlem yapılması, devralan davaya devam edecek olursa ilgili dava birleştirilmek üzere dava açması uygun ve kesin bir süre verilmesi, verilen süre içinde açılacak dava birleştirildikten sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil isteği ile açılan davada, yargılama sırasında istek bedele dönüştürse de, temlik konusu alacak mülkiyet hakkından kaynaklanmakta olup, bir alacağın devri söz konusu olmadığından, sunulan alacağın temliki sözleşmeleri ile ek temlik sözleşmesinin, dava konusunun devri niteliğinde olmayıp, dava hakkının devri niteliğinde olduğu- Davacıların elbirliği mülkiyet şeklinde malik oldukları hakla ilgili olarak her birinin payı oranında 3. kişilerle yaptıkları temlik sözleşmelerine değer verilemeyeceği- Yalnızca davacılar yönünden bedele hükmedilmesi gerekirken, temlik sözleşmeleri uyarınca temlik alanlar yönünden de bedele hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-