Dava şartlarından olan görev konusunda dosya üzerinden karar verilebilir ise de,bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerektiği- Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesinin davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturduğu- Davacı avukatın, davalı şirket tarafından vekalet ücretinin ödenmediğinden bahisle işbu ücretin tahsili için alacak isteminde bulunması durumunda ; davalının şirket olmasından ve şirketin 6502 sayılı yasaya göre "tüketici" sıfatına sahip olmamasından mütevellit taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesinin değil Genel Mahkemenin görevli olduğu ve mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde Tüketici Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taraflar arasındaki anlaşmazlık ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderildiğinden, davacılar yararına "yarısı" nispetinde vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğu, vekalet ücretinin "tamamına" hükmolunması gerektiği-
Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle 'hâkim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş veya delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise' artık burada hâkimin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmadığı- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü olmadığı, madde metni düzenlemesi dikkate alındığında farklı anlamların çıkarılabileceği belirtilerek farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü bulunmadığı, bu nedenle de sorumluluk şartlarının oluşmadığı-
Vekalet sözleşmesinin kural olarak, vekilin veya vekalet verenin ölümü ile kendiliğinden sona ereceği- Vekalet veren kişinin ölüm tarihi itibariyle, dosya henüz sonuçlanmamış yani derdest ise ve işbu ölen kişinin mirasçıları, avukata vekaletname vermiyor hatta derdest olan dosyanın takibini başka bir avukata vekaletname vererek sürdürüyor iseler davacı avukatın, bu dosya bakımından sarf etmiş olduğu emek ve mesaiye, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığının kabulü gerektiği-
İcra takibinden sona açılan menfi tespit davasında görülürken, borçlunun avukatının alacaklıya anlaşmak için teklif götürdüğü, daha sonra düzenlenen sulh sözleşmesinde davacı avukatın imzasının olmadığı ve sulh sözleşmesinin neticesi olarak davadan feragat edilmesiyle menfi tespit davasının reddedildiği- Avukat olan davacının teklifi götürürken müvekkili adına hareket ettiği ve düzenlenen bu teklifnamenin borçlu ve alacaklı arasındaki hukuki ilişkiyi kapsadığı- Avukatlık Kanunu m. 164/son uyarınca, dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu ve teklifnamede avukatın bu şahsi alacağından feragat ettiğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı, avukatın anılan teklifnameyi vekil sıfatıyla imzalamış olmasının vekâlet ücreti alacağından kendi adına feragat ettiğini göstermeyeceği- Alacaklı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen teklifnamede "takip ve davadan her iki tarafın da herhangi bir talepte bulunmaksızın karşılıklı olarak feragat edecekleri" yönündeki kararlaştırmanın, davacı avukatın vekâlet ücretini kapsadığını söyleme olanağı bulunmadığı- İmzasını içermeyen sulh sözleşmesinin avukatın saf dışı bırakılması suretiyle düzenlendiği, avukat olan davacının düzenlenen sulh sözleşmesine muvafakatinin olduğunun söylenemeyeceği anlaşılmakla, vekâlet ücretinden feragat edildiği ve davalı alacaklının vekâlet ücretinden sorumlu olmadığının kabul edilemeyeceği- "Somut olayda alacaklı ile borçlunun sulh olması sırasında davacı avukatın devre dışı bırakılmadığı, aksine davacı avukatın tarafları bir araya getirerek, ilam niteliğindeki sulh sözleşmesinin imzalanmasını sağladığı, sözleşmede ayrık tutulan bir kalem olmadığı için anlaşmanın asıl alacak ile birlikte ferilerini ve bu kapsamda vekâlet ücretini de kapsadığının kabulü gerektiği, böyle olunca davalılar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılmasının daha uygun olduğu, davacı avukatın kendi müvekkili olan davalıdan vekâlet ücretini talep edebileceği, ancak hasım taraf olan davalı bankadan talep etmesinin sözleşmede bir çekince ileri sürmeyen davacı bakımından hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, hakkın kötüye kullanılmasını da hukuk düzeninin korumadığı" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacı avukatın, kendisine dava dışı bankaya karşı Asliye Ticaret Mahkemesinde açacağı dava için verilen vekalet sonucu öngörülen alacağını tahsil edememesi sebebiyle açtığı davanın; davalının Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, tüketici olarak değerlendirilemeyeceğinden müsebbib Tüketici Mahkemesinde değil Genel Mahkemelerde görülmesi gerektiği-
Avukatın haksız azli halinde, artık işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, azil tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebileceği, bu nedenle davacı avukat, tahsil edilmemiş olsa dahi karşı yan vekalet ücretine hak kazanmış olacağı-
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olmasının tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmediği- Bunun için taraflardan birinin tüketici olmasının gerektiği- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kalması halinde davaya bakma hususunda genel mahkemelerin görevli olduğu-
Avukatın sözleşme ile kararlaştırılan ve hakim tarafından takdir olunan ücretinden dolayı, kendi çalışması sonucunda müvekkilinin muhafaza ettiği veya kazandığı mallar ve davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkına haiz olduğu- Rüçhan hakkının "vekaletnamenin düzenlenme tarihine" göre, vekaletname umumi ise, iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvurma tarihine göre sıra alacağı- Başlatılan ilamlı takipte, şikayetçi, "alacaklı vekili" olarak borçlu iş sahibini temsil ettiğinden, şikayetçinin, iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvuru tarihinin, şikayet olunanların haczinden önce olduğundan şikayet olunan alacaklılara 1. ve 2. sırada yer verilmesinin hatalı olduğu, mahkemece Avukatlık Kanunu mad. 164/2 kapsamındaki sınırlar kapsamında kalmak kaydıyla, şikayetçinin alacağının rüçhanlı olduğu gözetilerek sıra cetvelinin düzenlenmesi gerektiği-
Mirasçı olan paydaşlar arasında iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazlarda ecrimisil istemi-
