İstinaf incelemesinde yeni karar verilmesi halinde vekalet ücretinin yeni tarifeye göre belirlenmesi gerektiği, belirlemenin bozma yoluyla değil düzelterek onama yoluyla yapılacağı-
Dava dışı muris ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesi gereği izaleyi şuyu davasından sözleşme hükümlerine göre, diğer ön alım ve alacak davası için aralarında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığından Avukatlık Kanunu 164/4. madde ve fıkrasına göre davalının, davacının mirasçısı olması sıfatıyla sorumlu olması gerektiği- Muris ile mirasçılarının ücret sözleşmesinin birbirinden bağımsız olduğu ve ayrı ayrı vekalet ücretine hak kazanılıp kazanılmadığı konusunda değerlendirilme yapılması gerektiği-
Dava, akdi ve karşı yan vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir...
Avukatın, süreli vekaletnamesiyle süre sonuna çakışan işler için sözleşmede belirtilen şekilde ücret kararlaştırılmasının, süreli sözleşmenin amacına uygun düşmediğinden takdiri indirim yapılması gerektiğine ilişkin kabulün hatalı olduğu- Anılan sözleşme hükmünün genel işlem koşulu olarak ve dürüstlük kuralına aykırı hazırlandığı kabulünün mümkün olmadığı ve taraflar arasında imzalanan vekalet ücret sözleşmesinin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu değerlendirilerek sözleşmedeki "avukata verilen işlerin asgari ücret tutarı kadarının ödeneceğine" ilişkin hükme göre uyuşmazlığın çözümü gerektiği-
Haksız azledilen davacı avukatın Avukatlık Kanunu m. 164/4 çerçevesinde vekâlet ücreti alacağının tahsilini istediği eldeki davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve bu nedenle dava değerini arttıran talep dilekçesindeki alacak miktarı yönünden zamanaşımının işlemeyeceği- "Vekâlet ücreti talebine konu tapu iptal ve tescil davasının değerinin belli olduğu, bu değer üzerinden önce 164/4 uyarınca %20 oranında vekâlet ücreti hesaplayarak davalıya iki ayrı ihtar gönderen davacının sonra fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek yüzde onu üzerinden hesapladığı tutar üzerinden icra takibi başlattığı gözetildiğinde, artık söz konusu ücret iddiasını HMK. m. 107. maddesi çerçevesinde talep edilemeyeceği, aksini kabulü halinde, mahkemenin takdir hakkını kullandığı her davanın belirsiz alacak davası olarak sayılabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taraflar arasında vekalet ücretine ilişkin bir kararlaştırma olmaması nedeniyle ücret ancak mahkemece yapılacak tahkikat sonucunda belirleneceğinden davacının dava açarken vekâlet alacağının ne olduğunu bildiğinden yahut net olarak belirleyebildiğinden bahsetmenin mümkün olmayacağı- Alacak belirsiz olduğundan, davacının yargılama sırasında HMK. m.107/2 çerçevesinde talep sonucunu arttırabileceği, bu halde davanın ıslahı kurumundan bahsedilemeyeceği ve arttırılan talep yönünden davalının zamanaşımı def'inin de dinlenmeyeceği, talep arttırımında bulunulmaz ise mahkemenin, alacağın miktarını tespit edeceği ve taleple bağlı kalarak dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden alacağa hükmetmek durumunda olacağı-
Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki ücret sözleşmesi gereğince avukat olan davacıların, davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin azille sona erdiği- Avukat olan davacıların, davalının vekili sıfatıyla iş mahkemesine yazmış oldukları dava dilekçesinde niteliği belirtilmeksizin faiz talebinde bulunmakla yetinmeleri, bununla birlikte yasal faiz verilmesine ilişkin mahkeme kararını İş Kanunu’nun 34. maddesi gereğince en yüksek mevduat faizi uygulanması gerektiğinden bahisle temyiz etmeyerek davalının faiz alacağı yönünden zarara uğratılması, en hafif tabiri ile vekâlet görevinin özensiz ifası niteliğinde olup haklı azil nedeni sayılması gerektiği- "İş Kanunu’nun 34. maddesinin emredici hüküm taşıdığı, talebe bağlı olmaksızın mevduata uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi gerektiği, bu anlamda davalının faiz alacağı yönünden zarara uğramasında vekil olan davacıların mesuliyetinin bulunmadığı, azlin haksız olduğu görüşü ile vekâlet veren talimatına aykırı işlemle zarara uğramış ise akde aykırılık nedeniyle doğan zararın giderilmesini ve bu kapsamda ücretin indirilmesini isteyebilecek, kabul edilmemesi hâlinde ise giderim yükümlülüğü hükümlerine göre talepte bulunabilecek iken, ödenmesi gereken vekâlet ücreti miktarının çok altında kalan bir miktar için zarara uğradığı iddiasıyla vekilini azletmesi ve bundan daha yüksek miktarda olan borcundan kurtulmak istemesinin orantısız bir işlem olduğu, azlin haklı olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
3. HD. 04.10.2021 T. E: 2020/6826, K: 9435-
Dava konusu vekalet ücreti alacağı likit olduğundan, itirazın iptali davasında asıl alacak üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği, burada borçlunun kötü niyetle itiraz etmiş olması şartının aranmadığı- Taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesinde; her ayın 25'ine kadar aylık ücretlerin ödenmesi gerektiği kararlaştırıldığından, davalıların her ayın 25'inde temerrüde düşeceği, belirlenen taksitler yönünden her ayın 25'inden itibaren faiz hesabı yaptırılmak suretiyle davacının takip tarihinde ne kadar işlemiş faiz talep edebileceğinin belirlenmesi gerektiği-
Davacı avukatın, vekaletin başladığı tarihten, murisin vefatı ile vekaletin sona erdiği tarihe kadar sağladığı hukuki yardım nedeniyle sarf etmiş olduğu emek ve mesaiye karşılık hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı- Mahkemece, dava konusu 14.05.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi dikkate alınarak, davacı avukatın hak kazandığı ücret belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacının ücret sözleşmesine göre belirlenen vekalet ücretinin tümüne hak kazandığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını dava ederek haklı çıkması gerektiği ancak borçlunun kötüniyetli olmasının yasal koşul olmadığı-