Davacı vekili tarafından dosyasına ibraz edilen verilen vekaletnamenin süreli vekaletname olduğu ve süresinin 31.12.2013 tarihinde dolduğu, bu tarihten sonrası için vekaletin devam ettiğine dair dosyada bilgi bulunmadığı anlaşılmakta olup; davacıyı temsil eden avukata yeni vekaletname verilmiş ise temin edilerek gönderilmesi, verilmemiş ise kararın davacı asile tebliği ile yasal süreler beklendikten sonra temyiz incelemesi yapılabilmesinin uygun görüldüğü-
Hasta için kan, yasal prosedüre uygun şekilde kurulup işletilen ve denetim mekanizması dâhilinde çalışarak veri bağışı ve nakli sağlayan kan merkezlerinden temin edilebilecekken, hastaya daha hızlı müdahale edilebilmesi gayesiyle dahi olsa, kendisinin oluşturduğu sistemden kan temin eden davalı hastanenin azami seviye özen ve dikkati göstermesi gerektiği, verilen kanda ölüme sebep olan hastalığa ilişkin bulaşıklık bulunduğu ortadayken artık hastalığın bu kandan değil, başka bir suretle bulaştığının ispat yükünün davalı hastanede olduğu ve ispatın ortaya konamadığı, hâl böyle olunca; illiyet bağının tam olarak tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı hastane yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Somut olayda; taşınmazın gezdirilmesi, gösterilmesi tellallık amacıyla ve buna bağlı hukuki sonuçların doğması iradesiyle yapıldığından, hukuki işlemin içindeki maddi vakıa oldukları, hukuki fiil olmadıkları anlaşıldığı- Bu durumda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davaya konu taşınmazın gezdirildiği, gösterildiği belirtilmesine karşın aksinin tanıkla ispatının kabul edilemeyeceği- Davalı matbu ve boş olarak imzaladığını belirttiği sözleşmeye sonradan davacı tarafından davaya konu taşınmazın bilgilerinin eklenmiş olduğunu iddia ettiğine göre, sözleşmenin taraflar arasındaki anlaşmaya uygun bir şekilde doldurulduğunun karine olarak kabul edilmesi, hukuki işlem olan bu durumun aksini ise yani iradesine aykırı doldurulduğunu ancak yazılı delille davalının ispatlaması gerektiği-
Sunulan vekaletnameler genel vekaletname mahiyetinde olup içeriklerinde herhangi bir süre sınırlaması bulunmadığına, vekaletin sona erme sebepleri kanunda belirlenmiş olup bu hususların gerçekleştiği iddia edilmediği gibi vekaletname tarihlerinin eski olması nedeniyle vekalet ilişkisi de son bulmayacağına göre mahkeme tarafından davalıların vekille temsil edildiği dikkate alınarak reddedilen bölüm yönünden isimleri yazılı davalılar lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken, vekaletnameler yönünden on yıllık sürenin geçtiği ve geçerli bir vekaletname de ibraz edilmediği gerekçesiyle vekalet ücreti takdir edilmemesinin doğru olmadığı-
Davalı avukatın davayı takip etmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacı, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesiyle birlikte alacağının zaman aşımına uğradığını ileri sürdüğü- Davacının alacağının tahsil imkanının kalıp kalmadığı, davacının haklarını elde edememesi ile davalı vekilin eylemleri arasında iliyet bağı bulunup bulunmadığının ayrıntılı ve gerekçeli şekilde araştırılıp tartışılması gerektiği-
Hekimin hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatması ve yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olması, bilgilerin hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmesi gerektiği- Her ne kadar mahkemece, davacının 2006 yılı Hasta Hakları Yönetmeliğine uygun biçimde onayının alındığı, yapılacak ameliyatların hasta onam belgesine kısaltılarak yazıldığı ancak davacının bunu anlayıp acil operasyon da olmak üzere onay verdiği, dosya kapsamına göre, tıbbi konuda tedavisini yürüten doktorlara ve hastaneye kolaylıkla ulaşabildiği, yapılan tıbbi müdahale sonrası oluşan durumda davalı tarafa yüklenecek kusur bulunmadığı, benimsenmiş ise de, dosyaya kazandırılan 25.02.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da açıklandığı gibi, aydınlatılmış onam formunda yapılan cerrahi girişime ait spesifik herhangi bir tıbbi bilgi bulunmadığı, hasta hakları yönetmeliğine ve etik ilkelere göre hastaya yeterince sözlü bilgi verilip verilmediği konusunda da ispatın olmadığının gözlemlendiği- O halde, aydınlatılmış onamda ispat külfetinin hekim yada hastanede olduğu gözetilerek davalıların sorumlu olduğu kabul edilmeli ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Davacılar BK anlatımıyla alacağın muaccel hâle geldiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde sözleşmeye aykırılık iddiasıyla tazminat isteminde bulunmak yerine, öncelikle ceza kanunu önünde davalı doktorun eylemlerinin kusurlu olduğunu ve meydana gelen zarar ile bu kusur arasında illiyet bağının bulunduğunu tespit etmiş, hemen akabinde doktor ve hastanenin haksız fiillerinden doğan zararlarını tazmin etmelerini talep etmiş olup dava dilekçesinde açıkça davalıların suç teşkil eden hukuka aykırı eylemleri nedeniyle doğan zararlarının tazmini istenerek haksız fiile ilişkin hükümlere dayanıldığı gibi, kusurlu eylem aynı zamanda kamu davası sekiz yıllık zamanaşımına tabi olan taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçuna vücut verdiğinden BK’nın 60/2 maddesi hükmünün açıkça davacılar lehine olduğu- Taraflar arasında vekâlet hükümlerine tabi sözleşme ilişkisi bulunmakla birlikte, davalı doktorun eylemi aynı zamanda suç teşkil eder mahiyette de olduğundan, sözleşme sorumluluğu ve haksız fiil sorumluluğunun somut olayda yarıştığı ve dava tarihi itibariyle BK. mad. 60/2 hükmü gereğince zamanaşımının gerçekleşmemiş olduğu- Tazminat davalarında BK. mad. 60/2 hükmünün işlerlik kazanabilmesi için haksız fiilin suç teşkil eder mahiyette olmasının yeterli olduğu, ayrıca ceza davası açılması veya fiilin mahkûmiyet ile cezalandırılmasının aranmadığı- Yerel mahkemece davalıların zamanaşımı defî yerinde görülmeyerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken davanın reddine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hâkimini bağlamayacağı- Davalı avukatın ihmalinin bulunup bulunmadığı tartışılan idare mahkemesinde açılan davalardan birinde idare mahkemesi "idari işlemin tebliğ tarihi, merkez disiplin kuruluna itiraz tarihinin dilekçede belirtilmediği ve itiraz başvurusunun dilekçeye eklenmediği" gerekçesiyle "eksiklikler tamamlanarak yeniden dava açılmak üzere" reddedilmiş olup tanık ifadesinde, "davalının davacıdan belgelerin önceden verilmesini talep ettiği ancak belgelerin ısrarla istenmesine rağmen verilmediğini, davacının, belgelerin çocuğu tarafından yırtılarak sobaya atıldığını söylediğini" beyan ettiğinden, davacı tarafından, istenen belgelerin davalı avukata verildiği ispat edilememiş olduğu- Diğer idare davanın davanın reddedilmesine de davalı avukata atfedilecek kusur tespit edilememiş olup her iki dosya yönünden davalı avukatın özen borcuna aykırı hareket ederek davacının zararına sebebiyet verdiği ya da davalı avukatın ihmalinin bulunduğu ispatlanamamış olduğu-
"Taşınmazın satışı için aracılık eden tellalın saf dışı bırakılarak satışın sağlanması halinde tellallık ücretinin cezası ile birlikte ödeneceğine" ilişkin sözleşme maddesinin geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğu- Davacı emlakçının aracılık faaliyeti tarafların satış konusunda mutabık kalmasını sağlayamadığı, satışın davaya konu sözleşmeden iki ay kadar sonra mal sahibinin yetkilendirdiği başka bir emlakçının çaba ve gayreti ile gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından davalının komisyon ücreti ödememek amacıyla davacı emlakçıyı saf dışı bırakmasından söz edilemeyeceği- Yer gösterme de tellallık faaliyetinin hazırlık işlemlerinden olup bu faaliyetler çerçevesinde neticenin elde edilememesi halinde salt yer gösterme işlemi nedeniyle herhangi bir hak iddiasında bulunulamayacağı-